“İnsanoğlunun bilgi edinme yollarından en doğal ve en eğlenceli seçenek olan oyunlar en eski eğitim teknolojisi olarak değerlendirilmektedir.”
“Oyunlar insanlara birçok duyguyu yaşatabilen yegâne araçlardır. Öğrencilerinize duygusal anlamda dokunmak istiyorsanız, oyunlar bu açıdan çok değerli bir yöntem olabilir…”
Gamfed Kitap Kulübü olarak Doç. Dr. Yavuz Samur ve Zeynep Cömert’in birlikte kaleme aldıkları EĞİTİMDE OYUN, OYUNLAŞTIRMA ve EĞİTSEL OYUN TASARIMI adlı kitabını okuyup sizler için özetledik.
Neden oyun oynarız hiç düşündünüz mü? Eğlenirken öğrenmek mümkün mü acaba?
İşte sizin de kafanızda bu sorular dönüp duruyorsa ve oyunların gücünden yararlanarak daha etkili, verimli ve eğlenceli ders tasarımları hazırlamak istiyorsanız mutlaka okumanız gereken bir kitap.
Kitabı elinize aldığınızda aslında bir oyunun içine girmiş gibi hissediyorsunuz kendinizi. “Hadi beni oyna!” diyen bir kapak ve iç tasarımı ile çok renkli ve ilgi çekici olarak tasarlanmış. Her sayfada oyun karakterleri çıkıyor karşınıza. Evet, artık “bu oyuna varım” diyorsanız sizi 18 seviyeden oluşan bir oyun bekliyor. Oyun ile ilgili temel kavramlardan başlayıp, eğitsel oyun tasarlamak için dikkat edilmesi gerekenlere ve eğitimde oyunlaştırmanın önemine kadar giden bir yolculuk bekliyor sizi. Ayrıca bu kavramlarla ilgili daha önce yapılan akademik çalışmaların sonuçlarına yer verilmesi de alanla ilgili ayrıntılı bilgi vermesi açısından çok kıymetli. Oyunun amacı tüm bu seviyeleri başarıyla tamamladıktan sonra “Oyun Dostu Öğretmen” olmak. J Kitabın son bölümünde yer alan oyunlar ise teoride yazılanların pratikte nasıl işlediğini görme fırsatı veriyor. Kitapta sarı ve koyu zeminle okuyucunun dikkatine sunulan cümleler, seviye sonlarına sarı not kâğıdına iliştirilen notlar, tablo içerikleri ve görselleri ile amacına ulaşıyor ve öğretmeni bir anda içine alıyor, oyun dostu öğretmen motivasyonuna akışına çekiyor.
Dijital yerliler olarak adlandırılan günümüz çocuklarını eğitirken kullandığımız dünün yöntemlerinin yetersiz kaldığını görüyoruz. “Yeni neslin hem bugüne hem yarınlara hazır hale getirilebilmesi için farklı öğrenme süreçlerinin planlanması gerekmektedir…” O halde öğretmenlerin, eğitim sektöründe yer alan paydaşların, oyun tasarımcılarının eğitsel oyun tasarlama, ders planı oluşturma, oyun temelli öğrenmeyi merkeze alma vakti geldi de geçiyor bile. Çünkü oyunlar gerek çocukların gerekse yetişkinlerin ihtiyaç duyduğu yetkinliklere ulaşmasının kısa ve en eğlenceli yoludur.
“…Geleneksel eğitim, hem öğrencilerin psikolojik ya da fizyolojik ihtiyaçlarını giderme hem de bazı becerilerin kazandırılması gibi noktalarda yetersiz ya da etkisiz kaldığı yönünde eleştirilmektedir. O zaman bizim kendini gerçekleştirmiş bireylere sahip olmamız için ne yapmamız gerekiyor? Onlarla bol bol oyun oynamamız gerekiyor…”
İlk seviyede, öğretmenin oyunu daha yakından tanımasını ve neden derslerinden kullanması gerektiği ile ilgili zihinlerde ışık yakıyor. Kitapta, Csikzentmihalyi’nin akış teorisine de pek çok yerde değiniliyor. Zorluklar ve kendimizi gerçekleştirmek için oyun oynadığımızı ve hayatımızın her alanını oyuna çevirmeye çalıştığımızı gözler önüne seriyor. Bir oyunu eğitsel oyuna nasıl dönüştüreceğimizi, eğitsel oyun tasarlarken veya eğitsel oyunla ders planı hazırlarken insan olmanın gereği olan ihtiyaç ve duygularımızı nasıl akışta adım adım tutacağımızı kitaptan görebiliyoruz. Oyuncu kendi seviyesindeki görevlerle ancak akışa dâhil olabilir yani oyundan zevk alabilir. Bu sebeple oyunlarımızı öğrenenlerin seviyelerine göre tasarlamamız gerekir.
Peki, oyun oynarken çocuklar nasıl öğreniyor? Bu soruya verilecek net bir cevap yok çünkü eğlence ve öğrenme birbirinden çok farklı iki kavram ama insanın eğlendiği ortamda daha hızlı ve etkili öğrendiği görülmüş. Bu yüzden de öğrenme ortamlarına neden oyun eklenmesin diyerek eğitsel oyunlar tasarlanmıştır. Eskisi kadar güvenli olmayan sokakların yerini okullar almalı diyerek okulların oyun bahçeleri haline gelmesi gerektiği söylenmiş. Çünkü doğuştan merak duygusuyla doğan ve sorular sorup hayatı anlamlandırmaya çalışan çocuklarımızı eğitim sistemiyle köreltmeye hakkımız olmadığı gibi güvenli oyun alanları yaratmaya mecburuz.
Sokakta oynadığımız oyunların bizi akışta tutmasının sebebi “Yapamadın sen çık!” cümlesiyle karşılaşmıyor olmamız. Çünkü çocuk her ne kadar bilmiyor olsa da onun bildiği seviyeden başlayarak oyun yavaşça o çocuğa öğretilir ardından onunla rekabet etmeye başlardık. Eğitsel oyunlarda es geçilen yer burası. Yapamayanı oyun dışı bırakırsak çocuk oynamadığı oyunu sevemez haliyle akışta kalması imkânsızdır. Akışa girmemizi sağlayan bir diğer öge de iyi bir oyun tasarımı elbette.
Oyunda olması gereken mekanik, dinamik ve elementlerin olması şart. Oyundaki rekabet, çekişme, takıma ait olma, başarı gibi bileşenler insanların oyuna bağlanmasını ve oynamaya devam etmesini sağlayan unsurlardır. Aynı zamanda sevgi-ait olma, saygı ve kendini gerçekleştirme ihtiyacı olarak tanımlanan Maslow hiyerarşisinde ki üst düzey ihtiyaçları gidermek için oyunlardan yararlanılabilir. Küçük yaşlardan itibaren oyun oynamak kendini gerçekleştiren birey sayısının artmasına katkı sağlayacaktır.
Kitap yalın ve kişiye yakın üslubu ile aslında kendimizi gerçekleştirmek için oyun oynadığımızı ve hayatımızın her alanını oyuna çevirmeye çalıştığımızı gözler önüne seriyor. Bir oyunu eğitsel oyuna nasıl dönüştüreceğimizi Eğitsel oyun tasarlarken veya eğitsel oyunla ders planı hazırlarken insan olmanın gereği olan ihtiyaç ve duygularımızı nasıl akışta adım adım tutacağımızı kitaptan görebiliyoruz. Oyuncu tipimiz ne olursa olsun “…insanoğlunun tüm eylemleri ve aldığı tüm kararlar mutlu olmak içindir. Bu nedenle insan eğlenme isteği doğrultusunda oyun oynamaya yönelmektedir…”
Öğrencilerimizin tüm duygularını yöneterek her şeyi kolayca öğretebildiğimiz, tüm öğrencileri kolayca yönlendirebildiğimiz, keyifli dersler işlemeyi hangi öğretmen istemez ki. Bunu duyguların hayatımızdaki yerini bilen öğretmenler ve hangi araçlarla öğrencilerinin duygularına yön verebileceğini bilen öğretmenler başarabilirler.
“…anlamlı ya da derin öğrenme ancak öğrenirken eğlenildiğinde gerçekleştiğinden eğlendiriciliğin eğitsel oyunlar için ayrı bir öneme sahip olduğunu söylemek mümkündür. Öğrenme becerisini geliştirmeye uygun içerikler sunulurken öğrencilerin motive edilmesine, motivasyonlarının sürekliliğinin sağlanabilmesine katkı olacak biçimde oyun elementlerinin seçilmesi ve oyun tasarımının entegre edilmesi önemlidir…”
Evet, kitapta ilerledikçe yetkinliğiniz artmaya devam ediyor. Zaten en başta da söylenmişti bu seviyeler tamamlandıkça yetkinleşecek ve kendi oyununuzu tasarlamaya başlayacaksınız diye. Eğitsel oyunlar tasarlarken nelere dikkat edilmesi gerektiği, eğitsel kutu oyunu ve kaçış oyunu tasarımı, dijital oyun tasarımı hakkında bilgi ve tavsiyelerin verildiği seviyelere geldik bile. Etkili bir oyun tasarımı yapmak isteyenlerin bu seviyeyi dikkatli olarak incelemesinde fayda var. Çünkü bütün elementler ve dinamikler çok detaylı ve bol örnekli olarak açıklanmış. Kurallar, hedefler, engeller ve daha fazlası.. Yıllardır bildiğimiz ve oynadığımız oyunları neden nasıl oynadığımız konusunu daha iyi anlamanıza yardımcı oluyor ve her oynadığınız oyunda bu bileşenleri arayıp eskisi gibi masum oyuncular olmaktan çıkıyor, ayrıntıları yakalamaya çalışan bir dedektife dönüşüyorsunuz.
Geçmişten bugüne tükenmeyen bir gelenek olan kutu oyunları da incelenmiş kitapta. Ben dersimde kutu oyunu tasarlamak istiyorum diyenler için püf noktalara değinilmiştir. Günümüzde popüler olan oyunlardan bir diğeri de kaçış oyunlarıdır. Odadan kaçma, görevi verilen kısıtlı zamanda yapmaya çalışma gibi gerçek zamanlı oyunlardır. Siz bir kaçış odası tasarlamak istiyorsanız nelere dikkat etmeniz gerektiği anlatılmış. Ayrıca oyun tasarımı sistemini verimli hale getirmek ve uygun ortamlar oluşturmak için tavsiyelere yer verilirken öğrencilerin öğrenmelerine pozitif katkılar sağlamanın en önemli yolunun oyunu tasarlayanlar olmalarından geçtiği söyleniyor. Öğrencilerin artık sadece tüketen değil aynı zamanda üreten de olmaları gerekiyor. Onlara da kendi oyunlarını yaratma fırsatı verilmeli ki motivasyonları artsın ve sürecin parçası olsunlar önerisinde bulunuyor yazarlar.
Oyunlaştırma yolculuğuna başlamak için verilen bilgileri örnek oyunlarla pekiştirme zamanı geldi. Teorisi anlatılan bir konunun pratikte nasıl olması gerektiğine dair örneklerin yer aldığı son bölümde nasıl uygulayabilirim sorusunun yanıtını buluyorsunuz. Geleneksel oyunlar, ısındırıcı etkinlikler, fiziksel oyunlar açıklanırken oyunların mekaniklerine ve elementlerine yer verilmiş. Sizler de bu oyunları olduğu gibi uygulayabilir ya da bu oyunlardan yola çıkarak kendi oyunlarınızı tasarlayabilirsiniz.
“…Son olarak derslerini oyunlaştırmak isteyen öğretmenlere yazarların verdiği tavsiyelerle bitirelim:
*Öğrenciler tasarımın her adımının bir parçası olmalı!
*Beceri odaklı hedefler konulmalı!
*Tüm sınıfın başarısı hedeflenmeli!
*Düzenli ve sürekli geri bildirim kullanılmalı!
*Öğrencilere ikinci bir şans verilmeli!
*Seviye ve ilerleme çubuğu kullanılmalı!
*Engellere yer verilmeli!
*Ödüllerden ve rozetlerden yararlanın!
*Öğrenciye güç ve seçenekler sunulmalı!
*Teknolojiden yararlanın!
*Tüm olasılıkları hesaplayın!..”
Okurken keyif alacağınız ve eğitimde oyun, oyunlaştırma konusunda merak ettiğiniz soruların cevaplarını bulabileceğiniz bir kitap. Okurken zihnimizden geçen tek cümle gerçekten oyunların gücü adına!.. Şimdiden keyifli okumalar.
Bu yazı Gamfed gönüllüleri Zeynep Aydın, Sabiha Ebcim ve Selame Hopurcuoğlu’nun katkılarıyla hazırlanmıştır.