Değerli okuyucu,
Yazarlar, oyun ve oyunseverlik ile yaratıcılık ve buluş/inovasyon arasındaki ilişki hakkında bilimsel kanıtlar ile bizleri aydınlatıp, sayfalar içinde akışta tutmayı başarıyor. Konu hakkında sundukları bilgilerle bireylerin kafasında şekillenebilecek bazı noktalarda ise daha ileri araştırmalara olan ihtiyacı da vurgulayarak, konunun daha da derinlemesine incelenmesi için önemli noktalara dikkatimizi çekiyorlar.
George Bernard Shaw’ın söylediği gibi “Büyüdüğümüz için oynamayı bırakmayız, oynamayı bıraktığımız için büyürüz”. Ama acaba gerçekten böyle mi? Çok yönlü kullanımlarından ayrı olarak “ciddi” ya da “iş olmayan” olarak gördüğümüz oyun, yetişkin yaşamından ziyade çocukluk dönemi ile ilgili bir kavram mı? Tarih, biyoloji, psikoloji ve sosyoloji gibi birçok farklı bilimsel alanının konusu olmuş, her bir alanın farklı açılardan ele aldığı oyun yaşamımızın gerçekten neresinde?
Oyun, içsel motivasyon, korunmalı bağlam, yeni kombinasyonlar, tekrarlama, koşullara duyarlılık ve özel bir olumlu ruh halinin/oyunseverliğin mevcudiyeti şeklinde beş temel özelliği ile farklı şekillerde tanımlanabilmekte. Oyun sırasında biyolojik olarak ödenen maliyet enerji harcanması iken, canlının oyun ile elde ettiği kazanımlar çok çeşitli olabilmekte. Örneğin, oyun ile elde edilen deneyimler evrimleşme ve daha gelişmiş özelliklere sahip nesiller yetiştirme, daha yüksek hayatta kalma şansı, problemlere daha pratik çözüm yolları geliştirme gibi birçok kazanımı da beraberinde getirebilmekte.
Yaşamda karşılaşılan problemlere pratik çözüm yolları geliştirme noktasında ise karşımıza yaratıcılık ve buluş/inovasyon kavramları çıkmakta. Bu noktada kavramlar arasında önemli bir ayrıma giden yazarlar tarafından, “buluş” faydalı hale getirilen yeni şeyler, “yaratıcılık” ise özgün bir davranış biçimi veya yeni/özgün bir düşüncenin sergilenmesi olarak tanımlanmakta. En önemli fark ise yaratıcı bir fikrin buluş olabilmesi için bu fikirlerin başarılı uygulamalarının başkaları tarafından da benimsenmesine olan ihtiyaçtır. Peki herkes yaratıcı olabilir mi, her yaratıcı insan bir buluşa/inovasyona imza atabilir mi, yaratıcılık ve buluş/inovasyon oyun ile geliştirilebilir mi yani oyunun bir kazanımı da daha yaratıcı ve inovatif bireyler yetiştirmek olabilir mi?
Bilimsel çalışmalar bu konuda bizlere çeşitli kanıtlar ortaya koymakta iken, oyunun çoğu canlı türünde yaratıcılığı ve buluşu destekleyebileceği yönünde kanaat oluşmakta. Elbette çevre, cinsiyet, genetik özellikler gibi canlılar arasındaki çeşitliliğin oluşturabileceği farklılıklar yadsınmamakta. Ayrıca günümüz dünyasında özellikle çocuklar üzerindeki akademik başarı elde etme ve ebeveynler tarafından hissedilen güvenilir olmayan çevreden koruma baskısının oyun fırsatını sekteye uğratan nedenler arasında olduğu da hatırlatılmakta.
Ancak oyun akışının ödüllendirici yönü, sahip olunan çeşitlilikle birleştiğinde ise ortaya müthiş yaratıcı fikirler ve inovatif ürünler çıkabilmekte. Bunun en önemli örneklerinden biri ise, Başkan Obama tarafından 2011 ulusa sesleniş mesajında belirtildiği üzere inovasyonun sadece hayatları değiştirmek için değil, hayatı kazanmak için kullanıldığı yer olan Amerika. Google ve Netflix gibi popüler şirketlerin rekabetçi dünyada yerlerini korumak için sürekli akışta kalmalarını sağlayacak “inovasyon molası” gibi çalışanlarını akışta ve etkileşimde tuttuğu çalışma şekilleri.
Yukarı da en özet haliyle sunulan bilgileri bilimsel kanıtlar eşliğinde okuyucular ile buluşturan bu müthiş akıcı kitabı, kendi yapısına yakışır şekilde şu sorular ile noktalamak uygun olacaktır:
-Oyun, belirli becerileri edinmenin en iyi veya tek yolu mudur?
-Çocukluk çağı oyunu ile yetişkin yaratıcılığı arasındaki bağlantılar nelerdir?
-Bir kuruluşta, toplumda veya türdeki yaratıcı ve yenilikçi/buluşçu bireylerin en uygun karışımı nasıldır?
Kitabı okuduktan sonra okuyucuları düşünmeye sevk ederek, konu üzerinde akışta tutacak bu soruların bilimsel bilgi üretimini de desteklemesi temennisi ile, keyifli okumalar.
GAMFED Kitap Kulubü