BÖLÜM 1
Engin Mesut’un “Sosyal Akıl”ı, sosyal aklın çeşitli boyutlarını etkileyici bir derinlikle ele alan önemli bir çalışmadır. Kitap, üç bölüm aracılığıyla insan etkileşimlerinin karmaşık dinamiklerine odaklanarak, “Sosyal Akıl Neye İhtiyaç Duyar?” sorusuyla başlamaktadır. Bu başlangıç, bireylerin içsel dünyalarını keşfetme ve sosyal ipuçlarına uygun yanıtlar verme yetilerinin kişisel ve mesleki yaşamları üzerindeki derin etkilerini inceliyor.
Disiplinler arası bir yaklaşım benimseyen kitap, psikoloji, sosyoloji ve antropoloji gibi farklı alanlardan yararlanarak sağlam bir teorik çerçeve sunmaktadır. Engin Mesut, sosyal aklın nörolojik temellerine vurgu yaparak, bireylerin benzerliklerinin ve farklılıklarının nasıl şekillendiğini incelemektedir. Ayrıca, bu etkilerin çevresel faktörler ve toplumsal yapının bireyleri nasıl etkilediğine dair önemli perspektifler sunar. Özellikle, Türk eğitim sisteminin ele alındığı bölümde, olayların somut bir şekilde değerlendirilip, neden-sonuç ilişkilerinin mantıksal bir temelde ele alındığı sol yarım küre odaklı sistemin etkilerini vurgular.
Engin Mesut’un vurguladığı gibi, duygusal zeka ve ifade edilen duyguların sosyal etkileşimlerdeki kritik rolü göz ardı edilemez. Kendimizi ve başkalarını anlamak, bu duygusal zeka ile mümkündür. Bu nedenle, sosyal çevremizdeki diğer bireyler ve oluşumlar, sol ve sağ beyin yarım kürelerinin dengeli bir şekilde iş birliği içinde çalışmasına ihtiyaç duyar.
Önemli bir nokta da zeka ile akıl arasındaki ayrımı yapabilme yetisidir. Zira Engin Mesut’un da belirttiği gibi, zeka ve akıl sıkça karıştırılan ancak farklı anlamlara sahip iki terimdir. Zeka, bireyin bilişsel kapasitesini temsil eder ve genellikle zekâ testleri aracılığıyla ölçülür. Duygusal zeka, sosyal zeka, pratik zeka gibi farklı alanları içeren akıl ise daha geniş bir perspektifi ifade eder. Bu, bireyin sosyal ilişkilerdeki yetenekleri, duygusal durumları anlama ve yönetme kabiliyeti, karar verme yetisi ve iletişim becerileri gibi yaşamın çeşitli yönlerini kapsar. Sonuç olarak, zeka bilişsel yeteneklere odaklanırken, akıl daha geniş bir yelpazeyi temsil eder. Bu bağlamda, Engin Mesut’un “Sosyal Akıl”ı, sosyal zeka ve bilişsel kapasitenin önemli bir dengeyi oluşturduğu bir perspektif sunar.
BÖLÜM 2
İkinci bölümde, “İnsanın kendini tanıması mümkün müdür?” sorusuna Filozof Heraklitos’un ‘Aynı nehirde iki defa yıkanılmaz’ perspektifinden eleştirel bir bakış açısı ile yaklaşır ve bu kritik sorunun izini sürerek, bireyin kendi iç dünyasını keşfetme ve anlama sürecini zaman içerisinde geçirdiğimiz dönüşümün çerçevesinde ele alır. Kendimizi, birkaç yıl öncesindeki benliğimizi bulmamız mümkün müdür?
“Sosyal Akıl” bir bakıma bireylerin kendi duygusal dünyalarını ve çevresel faktörlerin etkisini anlama çabasını bu benlik arayışında aydınlatır. Engin Mesut, bu sürecin, insanların sosyal ipuçlarına anlam yüklemelerine ve uygun yanıtlar vermelerine yardımcı olacak şekilde kişisel ve mesleki yaşamlarına nasıl entegre olduğunu vurgular. Öyle ki, bulunduğumuz çevre bizi biz yapan özelliklerimize dair bize geri bildirim sunmada güvenilir bir kaynaktır. Etrafınıza bir sorun bakalım, gerçekten sandığınız kadar sakin, ya da tam tersi, sinirli bir insan mısınız?
Bu kendinizi bulma arayışında size yol gösterecek olan yoldaşlarınız şunlardır:
1. Fiziksel Özellikler:
* Fiziksel özellikler, dış görünüşünüzü kapsar; boy, yapılılık, yüz hatları gibi faktörler bu kategoriye dahildir.
* Bu özellikler, başkalarının sizin hakkınızda ilk izlenimi oluşturmasına yardımcı olur ve kendinizi nasıl algıladığınızı etkileyebilir.
2. Duygular:
*Duygularınız, farklı durumlar ve deneyimlere nasıl tepki verdiğinizi yönlendiren içsel bir pusuladır.
*Duygularınızı anlamak ve işlemek, değerleriniz, istekleriniz ve üzerinde çalışmanız gereken alanlar hakkında içgörüler sağlayabilir.
3. Hayaller ve Hedefler:
* Hayalleriniz ve hedefleriniz, en derin arzularınızı ve uzun vadeli amaçlarınızı yansıtır. Hayatta neyin anlamlı ve tatmin edici olduğunu gösterir.
* Bu hayalleri tanımlamak ve peşinden gitmek, daha büyük bir amaç ve tatmin duygusu bulmanıza yol açabilir.
4. İçgüdüler ve Dürtüler:
* İçgüdüler ve dürtüler, uyarıcılara veya durumlara verdiğiniz anlık, genellikle otomatik tepkilerdir. Doğal eğilimlerinizi ve tercihlerinizi yansıtabilirler.
* Bu içgüdüleri tanımak ve anlamak, eylemlerinizi kendi gerçek benliğinizle uyumlu hale getirmenize yardımcı olabilir.
5. Düşünce Şablonları:
* Düşünce şablonları, bilgiyi işleme, karar verme ve görüş oluşturma şeklinizi kapsar.
* Bu şablonları incelemek, bilişsel güçlü yönlerinizi, önyargılarınızı ve daha fazla geliştirmek isteyebileceğiniz alanları aydınlatabilir.
6. Kişilik Özellikleri:
* Kişilik özellikleri, davranış, düşünce ve duygu kalıplarınızın kalıcı örüntüleridir. Diğerleri ile nasıl etkileşimde bulunduğunuzu ve dünyayı nasıl gezdiğinizi etkiler.
* Baskın kişilik özelliklerinizi tanımak, güçlü yönlerinizi ve gelişim potansiyeliniz olan alanları belirlemenize yardımcı olabilir.
7. Mizaç ve Karakter:
* Mizaç, genel ruh halinizi, tutumunuzu ve yaşama bakış açınızı temsil eder. Zorluklara nasıl yaklaştığınızı ve diğerlerine nasıl yaklaştığınızı şekillendirir.
* Karakter, ahlaki ve etik değerlerinizi içerir, eylemlerinizin ve kararlarınızın rehberlik ettiği prensipleri gösterir.
8. Yansıtıcı Uygulamalar:
* Günlük tutma, farkındalık veya kendi kendine düşünce gibi aktiviteler, öz-keşif sürecini kolaylaştırabilir.
* Bu uygulamalar, düşüncelerinizi, duygularınızı ve deneyimlerinizi keşfetmek için özel zaman ve alan sağlar.
9. Geribildirim ve Etkileşimler:
* Başkaları ile nasıl etkileşimde bulunduğunuzu gözlemlemek ve geri bildirim almak, dünyada nasıl bir izlenim bıraktığınız hakkında değerli içgörüler sunabilir.
Bu yoldaşların bilincinde olmanın yanı sıra, sosyal akıl ile ortak akıl arasındaki farkları ayırt etmek de önemlidir. Sosyal akıl, bireyin sosyal etkileşimlerdeki yeteneklerini, duygusal durumları anlama ve yönetme yetisi, karar verme kapasitesi ve iletişim becerileri gibi yaşamın çeşitli yönlerini kapsar. Diğer yandan, ortak akıl, toplumsal bir perspektiften gelen bilgelik ve anlayışı ifade eder. Bu, toplumun bir bütün olarak benimsediği ve paylaştığı bilgi ve değerlerin bir yansımasıdır.
BÖLÜM 3
Önceki bölümlerden alınması gereken ders sosyal aklın toplum içindeki dinamiklerin anlaşılmasında ve toplumsal uyumun sağlanmasında ne kadar kritik bir rol oynadığıdır. Zira sosyal akıl, Engin Mesut’un da ifade ettiği gibi insanların bir arada yaşama, etkileşimde bulunma ve birlikte çalışma yeteneğini küçük adımlardan büyük mesafelere taşır.Bu mesafeler, bireylerin empati kurabilme, grup dinamiklerini anlayabilme ve etkili iletişim becerileri geliştirebilme kabiliyetleri olmadan aşılamaz. Bu noktada Engin Mesut sosyal aklın aynı zamanda çeşitli faktörler tarafından hem desteklenebilir hem de engellenebilir olduğunun altını çizer ve örneklendirir:
1. Sosyal Akılı Destekleyen Faktörler:
* Sevgi ve Saygı: Sevgi, insanları bir araya getiren temel bir bağdır. Toplumun sevgi temelli bir yapıya sahip olması, bireylerin birbirlerine saygı göstermesini ve duygusal olarak bağlı olmalarını sağlar. Bu, işbirliği ve dayanışma ruhunu destekler.
* Hoşgörü: Hoşgörü, farklılıklara saygı gösterme ve kabul etme anlamına gelir. Farklı kültürlerden, inançlardan veya yaşam tarzlarından gelen bireyleri anlamak ve kabul etmek, sosyal uyumun ve dayanışmanın önemli bir parçasıdır.
* Sorumluluk: Toplumun bir parçası olarak, bireylerin davranışları ve kararları toplumun genel refahını etkiler. Sorumluluk sahibi olmak, kendi eylemlerinin sonuçlarına katlanmayı kabul etmek anlamına gelir. Bu, toplumun daha iyi bir yer olması için her bireyin katkıda bulunmasının temelidir.
2. Sosyal Akılı Sabote Eden Faktörler:
* Yalan ve İftira: Yalan, toplumsal ilişkilerde güveni zedeler. İnsanların birbirlerine karşı dürüst olmamaları, toplumun bir arada çalışmasını zorlaştırır.
* Gıybet ve Dedikodu: Gıybet ve dedikodu, toplumsal ilişkilerin zedelenmesine yol açar. Bu tür davranışlar, insanlar arasında hoşnutsuzluk ve güvensizlik yaratır. Ayrıca, dedikodu iletişimi olumsuz bir şekilde etkileyerek açık iletişim kanallarının tıkanmasına neden olabilir.
* Haksızlık ve Adaletsizlik: Haksızlık ve adaletsizlik, toplumda huzursuzluk yaratabilir. Bu tür davranışlar, insanların kendilerini haksızlığa uğramış hissetmelerine neden olur ve sosyal adaletin zedelenmesine yol açar.
* Bencillik ve Kıskançlık: Bencillik ve kıskançlık, işbirliği ve dayanışma ruhunu zayıflatır. Bu tür negatif duygular, insanları birbirlerine karşı rekabetçi ve düşmanca bir tavır sergilemeye yönlendirir. Bu da toplumsal uyumun bozulmasına neden olabilir.
* Hırsızlık ve Rüşvet: Hırsızlık ve rüşvet, toplumun temel değerlerini sarsar. Bu tür yasa dışı faaliyetler, toplumsal güveni zedeler ve insanların birbirlerine olan inançlarını sarsar. Ayrıca, bu tür davranışlar toplumsal normların çiğnenmesine yol açar.
Elbette, bu olumlu değerlerin toplum içinde benimsenmesi, sosyal akılın güçlendirilmesine de katkı sağlar. Sevgi, saygı ve hoşgörü gibi değerler, bireyler arasındaki duygusal bağları güçlendirir ve bu, sosyal akılın temelini oluşturan empati yeteneğini besler. Bireyler arasında güven ve saygı olduğunda, insanlar daha iyi bir şekilde bir arada çalışabilirler, iletişim kurabilirler ve toplumsal sorunları birlikte çözebilirler. Öte yandan, yalan, iftira ve haksızlık gibi olumsuz davranışlar, insanlar arasındaki güveni zayıflatır ve sosyal akılın işleyişini engeller. Bu tür davranışlar, insanlar arasında hoşnutsuzluk yaratarak toplumsal uyumu bozar. Dolayısıyla, sosyal aklın geliştirilmesi için bu olumlu değerlerin benimsenmesi ve olumsuz davranışların önlenmesi büyük önem taşır. Sosyal akıl, insanların bir arada yaşama, etkileşimde bulunma ve toplum içinde uyum sağlama yeteneğini güçlendiren kritik bir faktördür ve bu sürece olumlu değerlerin entegre edilmesi toplumun refahı ve uyumu için hayati bir rol oynar.
Bu yazı Gamfed Türkiye gönüllüsü Pelin Soydan tarafından kaleme alınmıştır.