Gamfed Türkiye Kitap Kulübü Sunar : Yaratıcı Çocuklar Yetiştirme Sanatı; Ebeveynler için Oyunlaştırma – Mualla Yılmaz

Yaratıcı Çocuklar Yetiştirme Sanatı; Ebeveynler için Oyunlaştırma

Ne kadar oyun oynarsak o kadar insan oluruz derler, insanlığın özü “oyun”a hoş geldiniz!

Amerika’ya giderek Tom Sawyer çitlerini boyamadan, oyunları verimli olarak kullanmak adına Sawyer Efekt’ten ilham almak için Mualla Yılmaz’ın kaleme aldığı bu değerli eserle sizleri “oyun”un sihirli ama bir o kadar zorlu dünyasına götürecek bir süper kahramana dönüştüreceğiz. Hayatınıza Sawyer Efekt’le yeniden, keyifle, eğlenceyle akışta olduğunuz yeni dönemler kazandırması dileğiyle…

Oyun; tahminimizden daha çok hayatımızın içinde. Bu kitap size farklı pencereler açacak. Oyun demek hayat demektir. Mutlu yaşamak için her zaman oyunda kalmak gerekmektedir. İnsanların kendisi gibi olanlarla sosyalleşmek ve eğlenmek gibi istekleri de vardır. Kolayla başlayıp zora doğru gitmek, bundan kazanımlar elde etmek, kazandıkça da ilerlemek adeta bir yaşam tarzı haline gelir. Günlük yaşamda sosyalleşmek, eğlenmek, gelişmek, öğrenmek için birçok yol deniyoruz.  İşte bunların hepsi aslında birer oyundur ve sürekli oyun oynuyoruz. Hayat; geçmişiyle, bugünüyle, günlük yaşantısıyla, iş koşuşturmasıyla, aile yaşantısıyla tamamen bir oyundan ibarettir. Oyun, insanoğlunun varoluşu kadar eskidir. Hayatımız zaten hâlihazırda bir oyunken bir de oyun içinde oynadıklarımız var tabii. Teknolojik gelişmelerle birlikte oyun araçları değişiyor sadece. Bazen bir kemik, bazen bir kâğıt, bazen de tablet yetiyor oyun oynamaya. O nedenle en çok onlara yakıştığından belki de oyun ve çocuk özdeşleşmiştir. Ama gerçekte oyun herkes için olmazsa olmazdır.

1925’te Nobel Edebiyat Ödülü, 1938’de Pygmalion ile Oscar olmak üzere, bu iki ödülü de alabilen ilk insan olan ünlü oyun yazarı George Bernard’ın “Yaşlandığımız için oyun oynamayı bırakmayız, oyun oynamayı bıraktığımız için yaşlanırız.” sözü de bunu çok güzel özetliyor. Oyunun; hayat mücadelesi, eğlence, sosyalleşme dışında kullanıldığı alanlar da var. Özellikle deneyimleyerek öğrenilmesi gereken konularda, oyun ve oyunla öğrenme çok uzun zamandır başvurulan bir yöntem. Neden aktarmak istediğimiz şeyi aktarmak için oyunlardan yardım istemeyelim ki? Hele de bu konuda oyunlar çok eğlenceli ve başarılıyken.

“Siz kiminle aşık attığınızı zannediyorsunuz.” gibi bizim oyunlarımız deyimlere bile konu olmuştur. Sokakta, evde, okulda, denizde, parkta, karda kışta, yazda baharda, nerede aklınıza gelirse, atalarımız hep oynayacak bir şeyler bulmuşlar. Biz de bu geleneği fazlasıyla sürdürüyoruz. Atalarımızın oyunlarına ek olarak gelişen teknolojimizi araç olarak kullanıp çeşitli kurgular yapıyoruz. Yüzyıllardır oyunlar kuşaklar arası bir iletişim ve paylaşım aracı aynı zamanda. 

Play; bir kuralı, sınırı olmayan sadece eğlence amaçlı oynanan oyunlardır. Belli bir kurala bağlı olarak gerçekleştirilen oyunlara ise game denir. Kurallarla oynadığımız oyun (game), aynı zamanda etraftaki çöpleri toplama sorununu çözer hale de gelir. “Game”i yani kurallı oyunları, oyun dışında bir problemi çözmek için kullandığımızda “gamification” yani “oyunlaştırmış” oluruz. Ortada bir sorun olmalı ve biz bu soruna eğlenceli, oyunsal bir çözüm bulmalıyız. İşte o zaman oyunlaştırma yapmış oluyoruz.

Her şeyde olduğu gibi ebeveynlikte de oyunlaştırma, motivasyon ve davranış şekillendirmek için kullanılabilecek en başarılı disiplinlerden biridir. Normal şartlarda çocukların yapmayacağı şeyleri seve seve yapar hale gelmelerini ancak oyunlaştırma ile sağlayabiliriz. Çünkü birisiyle anlaşabilmek için kullanabileceğimiz en etkin yol, onun dilini kullanmaktır. Çocukların dili de oyundur. Oyunlaştırma aslında oyun oynayan çocuk ile bizim gibi çeşitli sorunları olan, zaman baskısı yaşayan, sürekli koşuşturan yetişkinler arasında bir köprü görevindedir. Hem oyun var içinde hem de sorunları çözüyor. Muhteşem değil mi?

Ebeveynler olarak oyun tasarlayabildikçe aynı zamanda daha geniş bakış açısına sahip olacak ve oyunlaştırma tasarımlarını da daha kolay yapar hale gelebileceğiz. Ürettikçe gelişecek, geliştikçe de yenisini üretmek için motivasyonumuz artacak. Buradaki tek amaç oyun üretmek değil ufku açmak, sorunlarla nasıl başa çıkabileceğimizi kavramak bunu yaparken de oyunlardan yararlanmak, oyunlaştırma kavramını anlamaktır. Bir sorun karşısında çocukların farklı gözlükler takma becerilerini geliştirmek, kalıpların dışına çıkmalarını sağlamak… Ve bunları en iyi bildikleri yol olan oyunlarla yapmak…

Kart oyunları ile başlayalım tasarımcılığa. Şimdilerde de kart oyunu denince akla, iskambil kartlarının yanında hafıza kartları, eşleştirme kartları, görsel zekâ için hazırlanan kartlar, uno gibi çeşitli oyunlar gelir. Oyunlarımıza bir de hikâye kattık mı amacımıza en kısa yoldan da ulaşabiliriz.

Aktarılmak istenen bir şey hikâyeyle anlatıldığında %63 oranında hatırlanırken geleneksel aktarım yöntemleriyle anlatıldığında bu oran %5 düzeyinde kalıyor. Hikâyeler tek başlarına bile bu kadar güçlüdür. “Zihnimizin dili, öykü dilidir. Eğer bir kişi kendi düşüncelerini öykülerle sunmak isterse dinleyici buna direnmez, aksine anlatanı kucaklar.” Robert McKee

 “Oyunlaştırma, gerçek hayattaki motivasyonel problemlerini oyun tasarım teknikleri ile katılımcılarda uzun vadeli davranış değişikliği hedefleyerek çözen bir yaklaşımdır.” Niels Van Der Linden

Oyunlaştırmanın babaları sayılabilecek isimler olan Niels Van Der Linden, Yu-Kai Chou, Mario Herger, Roman Rackwitch ve Kevin Werbach gibi uzmanlar, oyunlaştırmayı tanımlarken psikolojiyi temelde tutarak ve işin arka planını da düşünerek “Motivasyonla Davranış Değişikliği” gibi tanımlar kullanmışlardır. Oyunlaştırmada amaç, çocuğun yapmasını istediğimiz davranış için çocuğa motivasyon sağlamaktır. Motivasyon, bizi bir iş yapmaya iten güç olarak tanımlanabilir. Motivasyon içsel ve dışsal motivasyon olmak üzere iki çeşittir. 

Oyunlaştırmada motivasyonla akışta kalmak önemlidir. “Akış, insanların bir etkinliğe kendilerini başka hiçbir şeyi umursamayacak kadar kaptırmalıdır; bu yaşantı kendi başına öyle zevklidir ki insanlar sırf o etkinlikte bulunmak için büyük bir bedel bile ödeyebilirler.” Mihaly Csikszentmihalyi 

Mihaly Csikszentmihalyi, akış durumunu bir aktivitenin meydan okumaları ile kişinin yetkinliklerinin eşleştiği durum olarak adlandırıyor. Mihaly Csikszentmihalyi, sonraki çalışmalarında bu meydan okuma-yetenek ilişkisine, hedef gösterme ve geri bildirimleri de ekleyerek bunların da akışa girmek için önemli koşullar olduğunu söylüyor.

Pekâlâ, oyunlaştırma mutfağında neler var; ödül, meydan okuma, geri bildirim, merak, şans ve rol yapma var. Davranış değişikliği için kullanılabilecek yöntemler ise; zinciri kırma, birilerine duyurma, B.J. FOGG davranış modeli, küçük alışkanlıklar, kanca modeli ve tabii oyunlaştırma. Öğrenmek, keşfetmek, gelişmek için gerekli olan merak duygusuna oyunlaştırma ekleyerek başarılı sonuçlar elde edebiliriz. İşte bu nedenle oyunlaştıralım!

https://www.kitapyurdu.com/kitap/yaratici-cocuklar-yetistirme-sanati-ebeveynler-icin-oyunlastirma/619279.html

Çocuklarımızı görevlerle boğmayalım.

Onların işi oyun oynamak

O zaman biz de oyun kuralım.

Birazcık oyun serp sorunlarına,

Geçiştirmek için kaçma kolayına.

Birazcık emek,

Sonunda her şey çözülecek.

Haydi, bakalım hazır mısın başlamaya?

Kullanabileceğin en etkin yöntemdir OYUNLAŞTIRMA.

Öncelikle faydalanabiliriz mevcut oyunlardan,

Birazcık değişimle neler neler çıkar onlardan

Hatta sonunda tamamen sıfırdan

Yeni oyunlar oluşturabiliriz biz de durmadan…

Bu yazı Gamfed Türkiye gönüllüsü Eğitimci Sabiha Ebcim tarafından hazırlanmıştır.

İlgili Makalelerimiz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir