“Etkileyici, kuşku götürmez, Cobbett’a benzer yöntemlere sahip güçlü beyinler tanıdım; ancak bu tarzda tek bir mükemmel beyinle bile karşılaşmadım. Gerçek şu ki, mükemmel bir beyin androjen olmak zorunda.”
Samuel Talor Coleridge
Kitap böyle bir alıntıyla başlarken akla takılan ilk soru, ‘Androjen beyin de ne?’ oluyor. İlk başta anlam tam oturmasa da kitabı okudukça ne demek istediği anlaşılıyor ve farklı bir bakış kazandırıyor. Beynimiz iki yarım küreden oluşuyor: Sol yarımküre sırasal, mantıksal ve analizci tarafı oluştururken, sağ yarımküre daha sezgisel ve bütünsel. Bilgi Çağına yön ve güç veren “sol beyin” becerileridir ama artık 21. Yüzyılda bundan daha fazlası gerekiyor. Sağ beyin niteliklerimiz yaratıcılık, empati, neşe ve anlam daha belirleyici unsurlar olarak karşımıza çıkıyor. Bu kitapta sol yarım küre ile sağ yarımküre ayrımları ince ince tartışılmış. Örneğin sol yarımküre ayrıntıları analiz ederken; sağ yarımküre büyük resmi sentezliyor. Bilgi çağında yükselişi parlayan sol yarım küreden artık “Sağ Beynin Yönettiği Düşünce Biçimi” yani daha eşzamanlı, metaforik, estetik, bağlam odaklı ve sentetik bir yaklaşım günümüzde ışıldıyor.
“Gelecek, bireylerin ya sol beyinli ve soyu tükenmiş ya da sağ beyinli ve mutlu olduğu ikili bir dünya olmayacak. Sol beynin yönettiği düşünce biçimi vazgeçilmez olmayı sürdürüyor. Sadece artık tek başına yeterli değil. Kavram çağında gereksinim duyduğumuz YEPYENİ bir akıl.”
Daniel H. Pink
Her şey bize çok kolay ulaşıyor. Maddi anlamda kolaylıklar çağındayız. Otomasyon sayesinde insanın yapacağı birçok işin yerini bilgisayarlar aldı. Peki insan yaşamını ve insanın yaptığı işi daha çekici ve değerli kılmanın yolu neydi? İşte bu anlam arayışı insanoğlunu yeni bir çağa sürükledi:Kavram Çağı
Bu kitapta Bilgi Çağının getirdiği, bilgisayara benzer lineer ve mantıksal bir toplum ve ekonomiden; yaratıcı, empati içeren ve yükselmekte olan Kavram Çağı üzerine kurulu bir toplum ve ekonomiye geçtiğimizden söz ediliyor. Ayrıca bu dönemde başarılı olmanın anahtarlarına da yer verilmiş. Yazar bu kitabın, ortaya çıkan bu yeni dünya modelinde başarılı olmak isteyen girişimciler, iş liderleri, çocuklarının hazırlıklı olmasını isteyen ebeveynler ve kariyerlerini daha iyi hale getirmek isteyen insanlar için olduğunu söylüyor. Bolluk, Asya ve Otomasyon kısmıyla devam eden bölümde, insanların çevresini saran, ulaşılması kolay ürünler ile tanımlayabileceğimiz bolluk, güzelliğin önemini artırarak kişilerin anlam arayışına hızla yöneldiğini, Asya ülkelerinde birçok işin daha düşük maliyetlerle karşılandığını ve otomasyonun sol beynin yönettiği bireyleri bilgisayarların ötesinde yetenekler geliştirmeye zorladığını açıklıyor. Yüksek Kavram ve yüksek dokunuş kısmında ise yükselişte olan kavram çağında sağ beynin yönettiği bireyler olmamız ve yüksek teknolojinin yeterli olmadığı bu çağı anlamamız ve değerlendirmemiz gerektiğine değiniliyor.
Yazar; kitabın ikinci kısmına, Kavram Çağı’nda başarılı olmanın, bazı alanlarda ustalık kazanmaktan ileri geldiğini söyleyerek başlıyor. Söz konusu başarıyı yakalamak için altı temel yetenek olduğundan söz ediyor ve bunları “Altı Duyu” olarak adlandıyor: Tasarım, Öykü, Senfoni, Empati, Oyun, Anlam.
1. Sadece işlev değil, aynı zamanda TASARIM: Yaratılan şeyin salt işlevselliği değil, güzel, eğlendirici, çekici olması gerektiği üzerinde durarak tasarım defteri tutma, tasarımla ilgili dergiler okuma, tasarım müzesi gezme, ‘Karimanifesto’ maddelerine göz gezdirme önerileri sunar. Yazar, Philadelphia’daki Chater Mimarlık ve Tasarım Lisesi öğrencilerinin okula başladıkları dönemde okuma ve matematik düzeylerinin oldukça düşük seviyede olduğunu ancak okulda aldıkları dersler ile farklı bir çok konuda problem çözme becerilerinin geliştiğini anlatıyor. Özetle tasarımın disiplinlerarası gücü ile bütünsel düşünebilen bireyler yetiştirmede etkili olduğunu söylüyor.
2. Sadece sav değil, aynı zamanda ÖYKÜ: İkna, iletişim ve kendini anlamanın temeli, ilgi çekici bir anlatı oluşturma becerisine sahip olmaktır diyerek, mini-öykü yazma, öykü festivaline katılma, dijital öykü anlatma, kayıt cihazı taşıma gibi öneriler sunar.
“Eğer size öyküler anlatılıyorsa, onlara özen gösterin. Ve gerektiğinde siz de onları başkalarına sunmayı öğrenin. Bazen bir insan hayatta kalmak için gıdadan çok, bir öyküye gereksinim duyar.’’
Barry Lopez
3. Sadece odaklanma değil, aynı zamanda SENFONİ: Bugün en çok talep gören, analiz değil sentez; büyük resmi görmek, sınırları aşmak, birbirine hiç benzemeyen parçaları bir araya getirerek dikkat çekici bir bütün oluşturmak diyerek, büyük senfonileri dinlemek, resim kursuna yazılmak, metafor günlüğü tutmak gibi öneriler sunar.
4. Sadece mantık değil, aynı zamanda EMPATİ: Başarılı insanların ayırıcı özelliği, başkalarını anlamak, diğerlerini koruyup kollamaktır diyerek, Drama kursuna katılmayı, ‘Kimin yaşamı?’ oyunu oynamayı, mind reading almayı önerir.
5. Sadece ciddiyet değil, aynı zamanda OYUN: herkesin oyuna gereksinimi vardır, hatta bu başarıyı da artırır, diyerek kahkaha kulübüne dahil olmayı, karikatür altyazısı doldurmayı, mizah ölçümü yapmayı önerir. Kavram çağında oyun artık çok büyük şirketlerin dahi çok önem verdiği bir olgu haline geldi. Oyun eğlence ve neşeyi de beraberinde getirdiği için bizi daha üretken ve mutlu kılar.
“Oyunun karşıtı, iş değildir. Depresyondur. Oynamak insanın içindekileri dışına çıkarması ve sanki başarısı garantiymiş gibi bildiğini okuması, sevinçten bayram etmesi ve kendini adamasıdır.’’
Brian Sutton-Smith
“Oyunlar en neşeli araştırma biçimidir.’’
Albert Einstein
6. Sadece birikim değil, aynı zamanda ANLAM: Maddi bolluğun soluk kesici olduğu bu dünyada, bizler daha önemli tutkularımızın peşinden gidebiliyoruz: Yaşamın amacı, aşkınlık ve manevi doyum… Anlam arayışını daha etkin kılabilmek için getirilen öneriler ise; labirent, ruhsal aşkınlık ölçeği, teşekkür mektupları.
Kavram Çağında yaratıcı olup, empati yapanların ses getireceği vurgulanıyor. Denizaşırı bilgi işçilerinin daha ucuza, bilgisayarların ise daha hızlı yapamadığı, yeni dönemin estetik, duygusal ve manevi taleplerini karşılayacak işleri yapmada ustalaşmalıyız. Sadece işlev değil aynı zamanda tasarıma, sanata odaklanmalıyız. Öykü ile renklendirebilmeliyiz veriyi. Odaklanma değil senfoni oluşturmalıyız. Sınırları aşmalı, birbirine benzemeyen parçaları dikkat çekici bir şekilde bir araya getirebilmeliyiz. Mantık değil empati olmalı bize yol gösteren. Oyunu işe katarak keyifli kılabilmeliyiz durumları. Yaşamın amacının manevi doyum olduğunu unutmadan anlamı yakalayabilmeliyiz. 21. yüzyılda işimize yarayacak olan unsurlar bunlar olacaktır. Ayrıca bütün bunları yaparken işe mizah katmayı da atlamamak gerek. Mizah sağ yarımkürenin en güçlü özelliklerinden birçoğunu içeriyor. Mizah bize sahip olmamız gereken eğlenceli ve yumuşak bir mizacı kazandırıyor.
“Aklın Yeni Sınırları” kitabı, sol beynin yarattığı bilgi ve maddiyat odaklı dünyadan anlam ve maneviyat odaklı bir dünyaya doğru değişimin sebeplerini ve bu süreçte olanları somut ve akıcı bir dille, gerçek hayattan örnekler vererek anlatıyor. Kitap bize Kavram Çağı’na geçişi anlatırken bu süreçte bizim için bunun ne anlama geldiğini ve yeni çağa kendimizi nasıl hazırlayacağımızı da açıklıyor. Ayrıca bizi çağırdığı düşüncelerle ilgili çeşitli kaynaklara da sevk ediyor ve yazar şu sözlerle kitabı bitiriyor: “Bu yeni çağ; bütünüyle fırsatlarla parıldıyor, ancak katı zihinler karşısında olduğu kadar, yavaş adımlar karşısında da acımasız.”
GAMFED KİTAP KULÜBÜ