Dört ekonomist bu sorunun yanıtını bulmak için Hindistan’a gitti desem inanır mısınız? 🙂
Malum yaşam standartları yüksek olan ABD ve Avrupa gibi yerlerde davranış bilimciler, bu tarz deneyler için toplamda hatırı sayılır bir meblağ ödemek zorunda kalabilirler. Bu sorunun üstesinden gelebilmek için aralarında Dan Ariely’in de olduğu ikisi MIT’den, biri Carnegie Mellon’dan ve biri de Chicago Üniversitesi’nden olmak üzere dört ekonomist, Hindistan’ın Madurai şehrinde. yaptıkları deneyle ödül sisteminin çalışıp çalışmadığını kanıtladılar. Üstelik bu araştırmayı dünyanın en güçlü mali aktörlerinden biri konumundaki ABD Merkez Bankası için yaptılar.
Bu araştırmanın sonucunda iş dünyasının uyguladığı daha yüksek ödül, daha yüksek performans ilkesinin yanlış olduğunu daha doğrusu çalışmadığını gösterdiler. Ariely ve meslektaşları konu ile ilgili şöyle diyor: “Burada kullandığımız görevlerle ilgili olarak birçok kurum, çok büyük ödüller sunmaktadır. Ulaştığımız sonuçlar ise bu inanışa aykırı düşmektedir. Deneylerimiz göstermiştir ki ödül verilmesi veya verilen ödül miktarının artırılması her zaman performansı artırmamaktadır.” Gerçekten de birçok örnekte şartlı ödüllerin başka bir ifadeyle şirketlerin çalışanlarını motive etmekte çok kullandıkları araçlar başarısızlığa mahkum olabilmektedir.
Yine ödül verilerek insanların sorun çözme becerileri test edildiğinde görülüyor ki, düşünmeyi berraklaştırması ve yaratıcılığı ateşlemesi beklenirken ödül düşünceleri bulanıklaştırıyor, yaratıcılığı köreltiyor. Sebep? Ödüller doğası gereği odağı daraltıyor, geniş görüş açısını bulanıklaştırıyor. Sipariş üzerine resim çizenlerle kendi isteklerine göre resim yapanlar arasında teknik beceri ve yaratıcılık arasında ciddi oranda farklar görülüyor.
Bir başka araştırma ödül sisteminin iyi davranışları körelttiğini kanıtlamıştır. Gothenburg’da kan bağışıyla ilgilenen 153 kadın üzerinde yapılan araştırmanın sonuçları şöyledir: Öncelikle araştırmacılar grubu üçe ayırdılar. İlk gruba kan bağışının isteğe bağlı olduğunu söylediler. İkinci gruba bağış yaparlarsa karşılığında para ödeyeceklerini söylediler. Üçüncü gruba ise kan bağışı sonucunda para ödülünü kanserli hastalara destek amacıyla kullanacaklarını bildirdiler. Sonuçlar gösteriyor ki, birinci ve üçüncü grup kan bağışına devam ederken ikinci grubun düzenli kan bağışının. azaldığı gözlemliyor. Maddi teşvik, fedakarca bir davranışı lekelemiş iyi bir şeyler yapmaya yönelik içsel isteği baskılamıştır. Çünkü kan bağışlamak paranın satın alamayacağı ulvi bir duygudur.
İyi kurgulanmayan ödül sistemleri aynı zamanda aldatmayı, kısa yoldan gitmeyi, gayri ahlaki davranışlara teşvik edebilir, bağımlılık yaratabilir ve kısa süreli düşünmeye yöneltebilir. Peki ödül sisteminin işe yaradığı durumlar yok mu? Elbette var o da bir sonraki yazımızın konusu.