Geçtiğimiz günlerde gerçekleşen İnanç Ayar’ın “Eğitimcinin Eğimi” sayesinde yetişkin eğitimi üzerine düşünme fırsatı bulduk.
Sizler de “Yaşam Boyu Öğrenme” ilkesini hayatınıza adapte etmişseniz hayatınızı kazanmak için çalışırken bir yandan da yüksek lisans, doktora, sertifika programları, kurslar, seminer ve söyleşiler gibi yetişkinlere yönelik eğitim seçeneklerinden bir veya birkaçı ile haşır neşir olmaya gayret gösteriyorsunuzdur. Özellikle Covid-19 pandemisi dönemi ile online eğitimlerin artışıyla uzaktan da katılabileceğimiz eğitimler sayesinde pek çok ders/üniversite/kurs daha ulaşılabilir oldu. Bu ilke çerçevesinde yaşayamaya çalışan bizim gibi insanlar için bu eğitim çeşitliliği ve ulaşılabilirliği bulunmaz bir nimet olsa da bu eğitimlerin ne kadarı gerçekten yetişkin eğitimi ilkelerine uygun tasarlanıyor, bu kısım biraz tartışılır.
Yetişkin eğitimi dediğimizde geleneksel üniversite ya da lise çağındaki öğrencilerden çok daha farklı öğrenme ihtiyaçları ve motivasyonları olan yetişkinler için özel olarak tasarlanmış eğitim biçimini ifade ederiz.
Geleneksel eğitim genellikle gençleri gelecekteki kariyerleri için hazırlamaya odaklanırken; yetişkin eğitimi kariyerlerini ilerletmek, yeni beceriler öğrenmek veya kişisel ilgi alanlarının peşinden gitmek isteyen bizim gibi insanlara hizmet ediyor. Bizler bu eğitimlerin pek çoğuna gönüllü katılıyor, içsel motivasyonumuzla dahil oluyoruz. Ancak örneğin çalıştığımız şirketlerin bizler için hazırladığı ve çoğu zaman zorunlu kıldığı eğitim ve seminerlere gelince durum değişiyor. Bu noktada yetişkinlere yönelik eğitimler veren kişilerin farkında olması gerektiği önemli hususlardan biri: Yetişkinlerin yaşam deneyimlerinin önemi.
Yetişkinler genellikle öğrenme ortamına zengin bir bilgi ve deneyim getirir ve onların benzersiz bakış açıları öğrenme deneyimini herkes için zenginleştirebilecek bir potansiyele sahiptir. Yetişkin eğitimcileri, yetişkin öğrencilerinin deneyimlerini rahatça paylaşabilecekleri ve çalışılan konu her ne ise buraya uygulayabilecekleri bir ortam yaratmaya çalışmalıdır.
İnteraktivite kavramının doğru bir şekilde bu eğitimlere uygulanması bu noktada kritik bir önem taşıyor. Çünkü yetişkinler öğrenme sürecine aktif olarak katılma ihtiyacı duyarlar. Lise ya da üniversite çağındaki geleneksel öğrencilere göre kendi kendini yönetebilen ve -çoğunlukla- içsel motivasyona sahip olan yetişkinler; belirli hedefler ve ilgi alanları ile orada bulunurlar. Bu farklar dolayısı ile yetişkin eğitimi programlarının, öğrenenlerin ihtiyaçlarını ve hedeflerini karşılamak için daha fazla esneklik ve özelleştirmeye izin verecek şekilde tasarlanması gerektiğini söyleyebiliriz.
Yetişkin eğitimi teorisinin öncülerinden biri olan Malcolm Knowles, yetişkin eğitimi programlarını tasarlarken göz önünde bulundurulması gereken yetişkinlerin birkaç temel özelliğini şöyle sıralıyor:
Kendi kendini yöneten: Yetişkin öğrenenler, üniversite çağındaki geleneksel öğrencilere göre kendi kendilerini yönetme ve özerk olma olasılıkları daha yüksektir ve genellikle eğitimleri boyunca takip etmek istedikleri belirli hedefleri veya ilgi alanları vardır.
Deneyimsel: Yetişkinler, öğrenme için değerli bir kaynak olabilecek öğrenme ortamına zengin yaşam deneyimleri getirir.
Hedef odaklı: Yetişkinler genellikle bir eğitim programına başladıklarında akıllarında belirli amaç veya hedeflere sahiptir ve öğrendiklerini pratik uygulamalarla motive olma olasılıkları daha yüksektir.
Alakalı: Yetişkinlerin, yaşamları ve ilgi alanları ile doğrudan ilgili olan öğrenmeyle motive olmaları daha olasıdır.
Yetişkin eğitimi programları Knowles’ın açıkladığı bu özellikler dikkate alınarak tasarlandığında hem eğitim süreci daha ilgi çekici olacak, hem de daha yüksek başarı ile sonuçlanabilecektir. Yetişkin öğrenenler için, kendi deneyimlerinin benzersiz güçlerini ve ihtiyaçlarını benimseyerek daha dinamik ve tatmin edici bir öğrenme süreci tasarlanabilir.
Yetişkinlerin öğrenme ortamına getirdikleri deneyimlerin ve geçmişlerinin çeşitliliğini kabul etmek ve bunlara saygı duymak önemli. Bu da tüm öğrenenlerin, değerli hissettikleri kapsayıcı ve sıcak bir ortam yaratmayı gerektiriyor. Elbette her şeyde olduğu gibi dozajının da önemli olduğunu unutmadan yaklaşmak gerekir. Her ne kadar başkalarının deneyimini dinlemek değerli ve önemli olsa da eğitimcinin doğru yerde, doğru yönlendirmelerle bu deneyimleri işin içine katmayı başarması gerekir.
Eğitim sürecindeki tüm katılımcılar arasında karşılıklı saygıyı teşvik etmek gerekir. Neyse ki yetişkinler çoğunlukla bu bilince sahip bir şekilde süreçte yer alırlar. Ancak ne yazık ki bizim ülkemiz gibi tek yönlü bilgi aktarımı ve iktidar sahibinin yüceltildiği kültür ve eğitim sistemlerinden gelmekte olan eğitimcilerin bazen bu noktayı gözden kaçırdığını görebiliyoruz. Katılımcıların yetişkin bireyler olduklarını bilerek, onlara saygı çerçevesinde yaklaşması gerektiğini unutan eğitimciler maalesef az değil. Katılımcıların deneyimleri kadar zamanlarının da değerli olduğunu unutmadan; içeriğe ve eğitimin amacına uygun bir eğitim tasarımı ile profesyonel bir yaklaşım sergilemenin eğitimcinin en önemli görevlerinden biri olduğunu söyleyebiliriz.
Yetişkin eğitimi sürecinde ana aktör genellikle eğitimcinin kendisidir. Eğitimci, olumlu ve ilgi çekici bir öğrenme ortamı yaratmada çok önemli bir rol oynar, eğitimcinin motivasyonu ve coşkuları bulaşıcıdır.
Bir eğitimci anlattığı konu hakkında tutkulu olduğunda ve yetişkin eğitiminin değerine gerçekten inandığında, bu durum yetişkin öğrenenleri materyalle daha derinden ilgilenmeleri için bulaşıcı, ilham verici ve motive edici bir hal alır. Lisede ya da üniversitede sevdiğiniz dersleri ya da branşları hatırlayın. Muhtemelen ders verenin işini severek yapıyor olduğunu, anlattıklarını da inanarak, keyifle anlattığını fark edeceksiniz.
Yetişkin öğrenenlerin motivasyonunu ve öğrenme sürecine katılımını arttırmanın diğer bir yolu da oyunlaştırma.
Oyunlaştırma, çocuk ya da yetişkin fark etmeksizin, kişiyi akışta tutabilen oyun mekaniklerinin ve oyun duygularının herhangi bir sürece entegre edilerek kullanılmasıdır.
Öğrenenleri motive etmek ve meşgul etmek için puanlar, rozetler ve liderlik tabloları gibi oyun tasarımı öğelerini dışsal motivasyonu sağlarken; oyunlaştırmanın diğer öğeleri yetişkinlerin içsel motivasyonlarına dokunur, daha ilgi çekici ve etkileşimli bir öğrenme deneyimi yaratmaya yardımcı olur.
Eğitimde kullanılan bir araç olan SAPS ödül sistemi de, yetişkin öğrenenleri becerileri, başarıları, katılımları ve öğrenim topluluğu içindeki statüleri için ödüllendiren bir oyunlaştırma yaklaşımıdır. SAPS ödül sistemi, öğrenenleri ilerlemeleri ve katkıları için takdir edip ödüllendirerek, öğrenenleri motive etmeye ve meşgul etmeye yardımcı olur. Öğrenmeye ve gelişmeye devam etmeye teşvik eder. Bu nedenle SAPS yetişkin eğitiminde de güçlü bir araçtır. Oyun dinamikleri ve oyunlaştırmayı kattığımız her sürecin, oyunlaştırma ile yürütülmeyen süreçlerden açık ara farkla daha başarılı olduğunu söyleyebiliriz.
Sonuç olarak, yetişkin öğrenenlerin ilgisini çekmek ve onları motive etmek için oyunlaştırma stratejilerin kullanılması, yetişkin eğitim sürecini geliştirmenin ve tüm katılımcılar için daha dinamik ve tatmin edici bir öğrenme deneyimi yaratmanın etkili bir yoludur.
Kaynaklar:
- “Andragoji, Kendi Kendine Yönelik Öğrenme ve Yetişkin Eğitiminin İlkeleri”, Malcolm S. Knowles
- https://oyunlastirma.co/makale/yetiskin-egitimi-ilkeleri/
- https://hrdergi.com/yetiskin-ogrenme-teorisini-egitim-yontemlerine-entegre-etmek
Yazar: Betül Aras Bayır
İstanbul Bilgi Üniversitesi Ekonomi Politik ve Toplum Felsefesi mezunudur. Bilgi Üniversitesi’nde MBA öğrenimine devam etmektedir. Farklı alanda gönüllülük çalışmaları ve birçok ülkenin kültürünü deneyimlemenin ardından, geleneksel bir girişim kurmuştur. Satış, pazarlama ve etkinlik yönetimi yetkin olduğu alanlardır ve freelance olarak çalışmaktadır. GamFed Türkiye’de oyunlaştırma gönüllüsüdür.