Metin And’ın kaleme aldığı bu eser okuyucuyu ‘’Homo Ludens’’ kavramıyla karşılıyor. İlk incelediğimiz kitabı okuyanlar bilir: ‘’Oyun oynayan insan’’.
- Huizinga’ya telmihlerde bulunarak ‘’oyun’’ kavramı üzerinde duran And, oyunun gönüllü bir eylem olduğunu oyunun özgürlük olduğunu vurguluyor. Aynı Huizinga gibi dini törenler, kültür, savaş, ritüeller ile oyun arasındaki ilişkiye göz atıyor.
Platon, Yasalar’da insanın en doğru yaşayışını tanımlarken “Oynar gibi yaşamalı; oyunlar oynamalı, şarkı söylemeli, dans etmeli, böylece Tanrıların gönlü alınmış olur ve insan kendini düşmanlarına karşı savunur, yarışma kazanır” diyor. Platon’un bu sözünden oyunun gündelik hayatımızın ne kadar önemli bir parçası olduğu ortaya çıkıyor.
And, kitabın ilerleyen sayfalarında oyun kelimesinin tarihsel sürecini inceliyor. Agon, blackfot, wan, skets, kaçtsi, la’b ve daha birçoğu… Farklı dillerde oyun ve oyuna dair kelimeler bir bir önümüze diziliyor. Kim bilir belki ilerde bir oyun sözlüğü yazılır, orada kendi tanımıza en uygun olan kavramı buluruz. Neden olmasın?
Peki bizim dilimizde durum ne? Hemen inceleyelim:
‘’Türkçe’de oyun ve oynamak sözcüğünün pek çok anlamı vardır. Çocukların oyunu, dans, dramatik gösterim, kâğıt, zar gibi baht oyunları, sporla ilgili eylemler, hep oyun sözcüğüyle belirtilir. Tanzimat’ta Batı Tiyatrosu’nun Türkiye’ye girmesiyle, Namık Kemal gibi yazarlar “oyun” sözcüğünü yazılı tiyatro metni anlamında kullandılar. Bunun yanı sıra başka anlamları da vardır: Oyun almak, birine oyun etmek, oyun havası, oyun kâğıdı, oyun vermek, oyuna çıkmak, oyuna gelmek gibi.’’
Yukardaki bilgilere ek olarak oyun sözcüğünün etimolojik tahlili merak edenleri kitaba yönlendiriyor. Kitabımızın adında yer alan ‘’bügü’’nün ne olduğuyla devam ediyoruz.
‘’Büyü ya da büğü’ye gelince sözcüğün kendisine geçmeden önce, ses yakınlığı bakımından Şamana böge, Buryat dilinde böge ya da bö dendiğini gözden uzak tutmayalım. Bügü sözcüğü Uygurca metinlerde hikmet, hâkim, doğaüstü güç; bügü: biliglig, hikmetli, bilgili anlamlarına geliyor.’’
Etimolojik incelemelerle ilgili detayları kitaba bırakıp oyunun eskiliğine göz atalım. Geçmişe doğu yolculuğa çıktığımızda aşık, beş taş, dokuz taş, satranc-ı urefâ, peçiç, beçiz gözümüze çarpıyor. Oyunun kavramsal haritası, çeşitleri, oyuncu türleri göre, oynanan yere göre, kazanımına göre sınıflandırılışı detaylı olarak incelenmiştir. Birçok ayrıntılı örnekle somutlaştırılmıştır.
ANADOLU’DA OYUN
Anadolu, oyunların toprağı desek yeridir. Şamanlıktan günümüze gelene kadar birçok oyuna eşlik etmiştir. İslam kültürünün, Türk oyunun kültürüne etkisi yadsınamaz. Mevlevi semaları bunun en güzel örneğidir. Bunun yanı sıra İslam’ın yasakladığı bazı oyun ve dans türleri de olmuştur. Orta Asya Şaman danslarına benzeyen büyüsel anlamlı oyunlar bunların arasındadır. Anadolu köylüsü için oyunları kutsaldır. Uğur getirme, bolluk yaratma, hasta sağaltmak gibi çeşitli işlevleri oyunlardan bekler ve oyunlarında titizdir
Oyun hangi anlamda alınırsa alınsın, ezgili söz ya da sözlü geleneğe dayanarak oyunla ilgili söylencenin oyunun amacı ve işlevi bakımından önemli yeri vardır. Anadolu dramatik oyunlarında da söz, söyleşme, ezgili söz en önemli yeri tutmaktadır. Bunların en başında türküler, maniler gelir. Örneğin, tekerlemeler oyunda bir zaman ölçüsü olarak kullanılır. Anadolu’da sözün gücü oyunlara renk katmıştır.
Oyunlarda giyim kuşam, donatım, araç ve gereçler önemli bir yer tutar. Danslar, dramatik oyunlar ve bunların dışında kalan oyunlarda, oyun alanının çoğunlukla belirli bir özelliği yoktur, bunlar her yerde oynanabilir. Danslar için giyim kuşam da oyunun bir öğesi değildir.
Anadolu insanı oyunu dansla birleştirmiştir. Motif motif, halka halka işlemiştir dansı halk oyunlarına… Anadolu’nun her bölgesinde onlarca halk oyunu vardır. Her birinin işleyişi, duyuşu, dinamiği, müziği, kıyafeti farklıdır. Anadolu insanının gönül zenginliğini yansıtır. Metin And, kitabında bir kuyumcu titizliğiyle bu konuyu ele almıştır.
Anadolu dramatik oyunları, eski ritüel kalıntılardır. ‘’Ölü-Dirilme’’, ‘’Kız Kaçırma’’ bunun en güzel örneklerindendir. Anadolu köylüsü̈, dramatik oyunlarında kendi günlük yaşamından sahnelere de büyük önem verir. Tüm halk tiyatrosu, mimus geleneğinde olduğu gibi çoğunlukla toplumsal eleştiri ve taşlamaya dayanır: Karı-koca geçimsizliği, kaynana-gelin, çok evlilikte ortak ya da kuma anlaşmazlığı, evde kalmış kız, ölüm, kente ve hacca gitmek vb. Bunların içinde ritüel kalıntısı olanlar bulunduğu gibi ritüellere öykünerek yeniden ve günün koşullarına, yeni olgulara yönelenler de vardır.
Oyun ve Bügü’nün içeriğiyle ilgili genel bir çerçeve oluşturduğumuzu düşüyoruz. Oyunun tarihçesinden Anadolu topraklarına uzanan serüvenin tüm ayrıntıları kitapta yer alıyor. Oyunla ilgili her şeyi çok iyi bilmeliyim diyorsanız mutlaka bu kitaba göz atmalısınız. Eminiz ki aradığınız tüm detaylar kitapta yer alıyor. Metin And adeta kılı kırk yararak muhteşem bir iş çıkarmış. Oyun antolojisi niteliğinde bir eser sunmuş bizlere. Bize dair ne varsa kendi toprağımızın oyununu kalemiyle işlemiş satırlarında… Oyunla kalın efendim, keyifli okumalar…
Metin And, Türk bilim insanı, yazar, performans, tiyatro, illüzyon sanatı ve sanat tarihi araştırmacısı ve hukukçudur. 17 Haziran 1927’de İstanbul’da doğan yazar, yaşamı boyunca 50 kadar kitap, 1500 kadar bilimsel inceleme, tanıtma, eleştiri yazısı, ansiklopedi maddesi kaleme almış ve pek çok ödül ve nişan sahibi olmuştur.