Gamfed Türkiye Kitap Kulübü Sunar : Anlatının Krizi – Storyselling

Bugün herkesin ağzında bir “anlatı” lafıdır gidiyor. Oysa bir anlatı enflasyonu içindeyiz ve adı da “storytelling” olarak anlandırılan bir aksine de anlamlı hikayeler boşluğu yaratıyor. Din, içsel hakikat anına sahip tipik bir anlatıdır. Mesela hristiyanlık hayatımızı takvimlendirerek dört tarafını çeviren meta-anlatılarla doludur. Anlatı sonrası bunlar aslında sadece içselleşmeyen randevu çizelgesi haline gelir. İçsel bir dini bayram anlatının doruk noktasıdır, anlatı olmayan dini bayramlar şenlikli olmaz. 

Anlatılar dinleyen ve inanlardan oluşan bir topluluk yaratır, anlık ya da uzun vadeli. Storytelling ise bu topluluğun metalaştırılmış bir biçimi olarak geçici bir kitle yaratır. Bu kitle asla bir araya geldikleri ateşe odun atamaz. Onun yerine onlara verilenleri tüketirler, ateşe müdahil olamazlar aralarında ekran girmiştir. Sosyal medyada adını “hikayeler-story” dediklerimiz tam bunlara örnektir, tüketilir, anlıktır bir takipçi geçici süre oluşturur ama hikayeye ateş atılamaz genişleyemez zamanın ruhunu yenemez. Yıllar boyu masalların ve destanların yaptığı anlatı sanatını günümüzdeki ekran formundaki “storytellingler” yapamamaktadır. 

Kapitalizm bu storytelling yoluyla anlık karar vermemiz gereken tüketim tarzındaki ürünleri bize pazarlar. Ürünlere duygu yükler ve benzersiz bir deneyim vaadeder. Aslında öyle bir an gelirki hikayeleri satın alır tüketiriz üründen çok. Hikayeler satar, storytelling artık storysellingtir. 

Akıllı telefonların en popüleri olan ekran çağında empatinin her geçen gün düşmesi bu cihazların üzerinden anlatılan hikayelerin aslında “story” olmadığının göstergesidir. Donanımsal olarak anlamlı ve içsel bir hikayeyi anlatmak için oldukça çok kısıtı olan bu cihazlarda yazı yazmak, ses ve etkileşim eklemek çok zordur sadece enformasyon yani bilgi alıp veriririz.Oysaki anlamlı bir hikaye zaman ister, emekle odaklı dinlemek ister, üstüne düşünmek ve derin dikkat gerektirir, varolan ekran hikayeleriylse bunların düşmanıdır. 

Anlatı enflasyonu olumsallıkla başedebilme ihityacındadır. Herkesin anlamlı ve içsel olmayan bir mutluluk paylaşımı ancak olumsuz bir durumu genel olarak görmezden geldiğimiz hatta hoş karşılanmayan bir sahte ekran sahnesi yarattık. Tüm karakterler iyi ve her hikaye mutlu bitiyor, oysaki gerçek hayattaki hikayeler öyle değil. 

Modern günümüz okurları uzun,yavaş,tekrarlı ve oyalanan düşünen okuma biçimini kaybetmiştir. Bunun yerine zaman baskılı kısa sürede tüketilen geçilen ekranlarda sanki haberler sunuluyor gibi hızlı bir iletişim akmakta, esasında hikayeyi açıklamadan anlatabilmek o anı yaşatmak ve tane tane anlatmak hikaye anlatma sanatının yarısı eder. Anlatı gerilimi dediğimiz çatışma ve yükselme aslında beynin anlamlı hikayelerde aradığı şeydir. 

Benjamin’e göre öykü kendini tüketmez. Enerjisini kaybetmez ve uzun zamanlar geçse bile ilk anlatıldığında tazeliğini korur. Enformasyonsa anlıktır ve bir kere yayılınca uzun zaman hatırlanmaz anlatılmaz. Şeffaf anlatı yoktur, yanlızca veri ve enformasyon hikayeleri şeffaftır. 

Günümüzde hikaye anlatıcılığının yanlış rotalarından dolayı anlatıcılar artarken, anlatı atmosterleri her geçen gün azalıyor. Doktorlar bile neredeyse hikayeye başvurmaz olurken çoğu kişinin bu yöntemi bilmesine rağmen başvurmaması ne zamanı ne de alışkanlıkları olduğunu gösteriyor. Oysaki sabah içilen kahveyi ve öğle buluşmasındaki toplu selfie her daim paylaşılmış ve bir enformasyon hikayesi okyanusuna bir taş daha atılmıştır.

Anlatılar artık büyük ölçüde ticari amaçlara hizmet ediyor. Bir topluluğu değil tüketim kitlesini oluşturuyor. Bazı mallarda “adil ticaret”, “sürdürebilir ürün” gibi ahlaki söylemlerle ahlak ve adil olmakta satılabilir forma girmiş oluyor. Oysaki bu tarz ürünler de ahlaklı ve adil tüketicileri değil egosu şişik cepleri dolu patronlarla ilişki kurmamızı sağlamakta.

Storyselling : hikaye anlatıcılığı günümüzde seminerlerle öğretiliyor. Ancak duygudan daha çok beyni harekete geçirecek şekilde biçimlendiriliyor. En değersiz hatta alıcısına dert olacak ürünleri bile enformatik bir hikayeyle satabilir hale geldik. 

Oysaki yaşamak anlatmaktır. İnsan anlatan bir hayvandır – animal narrans, yepyeni yaşam biçimleri ve değerleri anlatarak ortaya çıkararak diğer canlılardan ayrıldık. Hikaye anlatıcılığı bizi tüketim çıkmazına ve enformasyon batağına süreklerken asıl başka yaşam biçimlerine,algılamalara ve olağanüstü gerçeklere körleştirir. Hikaye anlatıcılığı çağoında anlatının krizinin kökü de burada yatmaktadır.

İlgili Makalelerimiz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir