2008 yılında, Edward Deci, Richard Ryan ve meslektaşları Christopher Miemiec, yakın bir tarihte üniversiteden mezun olacak öğrencilere hayattaki hedeflerini sormaya ve kariyerlerinin ilk dönemlerinde neler yaptıklarını takip etmeye karar verdi. Bahsettiğim araştırmacılar, “insanlarin yetişkin kimliklerine ve hayatlarına geçişi ifade eden kritik gelişim dönemi” olduğu için öğrencilerin okul sonrası yaptıklarını incelemek istediler.
Öğrencilerden bir kısmı zengin veya ünlü olmak gibisinden, Deci, Ryan ve Niemiec’in “harici hevesler” olarak adlandırdı bizlerin ise “kâr hedefi” diyebileceğimiz hedeflere sahipti. Diğerleri, başkalarının hayatına katkıda bulunmak, öğrenmek, adam olmak gibi bizlerin “amaç hedefleri” olarak adlandırabileceğimiz “içsel heveslere” sahipti. Öğrenciler, gerçek dünyaya adım attıktan bir-iki yıl sonra araştırmacılar, onların ne yaptıklarını öğrenmek için kolları sıvadı.
Amaç hedefleri olan ve onlara ulaştıklarına inananların memnuniyet ve öznel esenlik durumu okuldakinden daha iyiydi. Bunalım ve gerilim düzeyleri ise daha düşüktü. Çünkü kişisel ve anlamlı bir hedef belirleyip ona ulaştıklarını düşünüyorlardı. Öte yandan, kâr hedefleri olan kişilerin sonuçları daha komplike idi. Hedeflerine ulaştıklarını söyleyenler, yani paraya ve üne kavuşanlar, öğrencilik günlerindekiyle aynı memnuniyet ve özsaygı düzeyinde bulunduklarını ifade ettiler. Anlayacağınız hedeflerine ulaşmışlar ama daha mutlu olamamışlardı.
Bu sonuçları Ryan, servet sahibi olmak için yüksekten uçan harici hedefler güden kişilerin o servete ulaşma ihtimallerinin daha yüksek olduğunu ama yine de mutlu bulamadıklarını söyledi. Deci de aynı durumu şöyle izah etti: “Öteden beri şöyle inanılır: Bir şeye değer verirsin. Onu elde edersin. Bunun sonucunda verdiğiniz ve elde ettiğiniz bazı şeyler, sonuçta sizi daha iyi değil daha kötü yapabiliyor.”
Bu muammayı -mutluluğun sadece hedeflere sahip olmakla değil, doğru hedeflere sahip olmakla elde edilebileceğini- anlayamamak, makul insanları yıkıma sürükleyebilir. İnsanlar kâr ana orta hedefleri peşinden gider ve o hedeflere ulaşır. Ama hayatlarında bir güzelleşme hissetmezlerse, o durumda verecekleri tepkilerden biri, hedeflerin büyüklüğünü ve çapını artırmak, yani daha fazla para ve tanınmışlık elde etmeye çalışmak olacaktır.
Ryan, bu durumdaki kişilerle ilgili olarak “Mutluluğa giden yolda ilerlediklerini düşünerek daha derin bir mutsuzluğun içinde bulabilirler kendilerini” diyor ve ekliyor: “Bu gruba girenlerde görülen gerginlik ve bunalımın nedenlerinden biri, çevreleriyle iyi ilişkiler kuramamaları. Para kazanmakla, kendileriyle uğraşmakla çok meşguller. Hayatlarında sevgiye, ilgiye, şefkate, empatiye ve bu tür gerçekten önemli olan şeylere daha az yer var.
İki uzmanın elde ettikleri veriler, bireyler için geçerliyse şirketler için de geçerli midir? Bu da yarının konusu 🙂 Takipte kalın🤗