Giriş
Modern çalışma ortamlarının temel yapısına bakıldığında, çalışanların performansını ve motivasyonunu en etkin ve verimli versiyonuyla kullanımını amaçlamaktadır. Bu sebeple, ihtiyaçlar dahilinde birtakım yenilikçi yaklaşımlar benimsenmektedir. Bu bakımdan, oyunlaştırma tekniklerinden olan akış teorisi, çalışan deneyimlerini zenginleştirmek açısından giderek daha fazla dikkat çeken konular arasında yer edinmektedir. Özellikle de disiplinler arası yapısal çalışmaların buluştuğu bu çalışma Gamfed ailesinin fertleri üzerinden uygulama ayağını oluşturmaktadır.
Öncelikle; Einstein’ın “görelilik teorisi” nden esinlenilerek zamansal görelilik kavramı, oyunlaştırılmış çalışma ortamlarında bireylerin zaman algısının öznel doğasını anlamak için değerli bir yaklaşım sunmaktadır. Aynı zamanda, Csikszentmihalyi’nin (1975) akış teorisi, bireylerin bir aktiviteye tamamen odaklandıklarında yaşadıkları zaman algısı değişikliklerinin Einstein’in görelilik teorisindeki zaman- mekan sürekliliği kavramıyla paralellik göstermektedir.
Böylece bu iki farklı alan ve konunun bir çalışma alanında nasıl kullanılacağı çalışma kapsamında incelenecektir. Oyunlaştırmanın çalışma ortamlarında bu zamansal görelilik ve akış deneyiminin hangi başlıklara ithaf edileceği hakkında gerekli bilgiler verilecektir. Bu çalışma, oyunlaştırılmış çalışma ortamında zamansal görelilik ve akış teorisi arasındaki ilişkiyi inceleyecek modern iş yaşamında veya organizayon kapsamında optimal performans ve çalışan/ insan memnuniyetini arttırmaya yönelik yeni bakış açıları kazandırmaya yöneliktir.
Şekil 1. Akış Teorisinin Bileşenleri
İşyeri/ Organizasyon Bağlamlarında Zaman Göreliliğinin Uygulanması
Modern işyeri/ organizasyon dinamiklerinde “zaman göreliliği kavramının” uygulanması için organizasyonel psikoloji ve insan kaynakları yönetimi alanlarına bakılması gereklidir. Bu bakımdan, “zamanın öznel deneyiminin” çalışma performansı ve çalışan refahı üzerindeki etkilerini anlamak önemlidir. Zaman göreliliğinin uygulanabilmesi için de, birbiriyle ilişkili üç teorinin bilinmesi elzemdir. Zimbardo ve Boyd’un (1999) “Psikolojik Zaman Pespektifi Teorisi” bireylerin geçmiş, şimdi ve gelecek zamanı nasıl algıladıklarını ve bu algıların iş davanışlarını nasıl etkilediğini açıklamaktadır. Bu çalışmanın benzer versiyonu ise, “Organizasyonel Zaman Teorisi”dir. Kurumsal yapılarda zamanın sosyal inşasını ve bunun çalışma ritimlerine etkisi incelenmektedir. Son olarak da “Temporal (Geçici) Fokus Teorisi” ile çalışanların farklı zaman dilimlerine yönelik dikkat ve önem verme eğilimleri analiz edilmektedir.
Temporal Fokus Teorisi, bireylerin geçmiş, şimdiki zaman ve gelecek arasındaki kognitif yönelimlerini inceleyen ve zamansal algının değişkenliğini açıklayan kuramsal bir çerçeve sunmaktadır. Bu teoride, zamansal oryantasyon bileşenleri üç temel boyutta ele alınmaktadır: geçmiş odaklı yönelim ile bireyin önceki deneyimleri ve bunların mevcut duruma etkileri; şimdiki zaman odaklı yönelim ile anlık durumların değerlendirilmesi ve mevcut performansa odaklanma; gelecek odaklı yönelim ile hedefler, beklentiler ve potansiyel sonuçlara yönelik düşünce yapısı incelenmektedir.
Burada çalışma zamanlarının tanımlanması, organizasyonel ve bireysel faktörlere göre şekillenmektedir. Bu kapsamda,
- kurumsal hedefler ve operasyonel ihtiyaçları içeren organizasyonel gereksinimler,
- çalışanların verimlilik paternlerini yansıtan bireysel performans döngüleri
- ve görev kompleksitesi ile iş yükü dağılımını kapsayan iş yoğunluğu gibi kriterler belirleyici rol oynamaktadır.
Bu faktörler, iş programlarının yapılandırılmasında ve zaman yönetimi stratejilerinin belirlenmesinde temel oluşturmaktadır. Temporal esneklik, pozisyon bazlı farklılıklar, sektörel dinamikler ve proje karakteristiklerine bağlı olarak değişkenlik göstermektedir. Yönetsel roller ve operasyonel görevlerdeki farklılıklar, endüstri spesifik zaman gereksinimleri ve iş akışı ile deadline yapılarındaki değişkenlikler temporal esnekliğin temel belirleyicileri olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu değişkenlik göstergeleri, organizasyonların zaman yönetimi politikalarının şekillenmesinde önemli rol oynamaktadır.
Teorinin psikolojik boyutuna bakıldığında ise, zamansal algının çeşitli yansımaları gözlemlenmektedir. Gelecek odaklı endişelerin mevcut performansı etkilediği performans anksiyetesi, geçmiş başarısızlıkların gelecek projeksiyonlara yansıdığı deneyimsel önyargılar, zamansal algının profesyonel ve kişisel yaşam alanlarına etkisini kapsayan iş-yaşam dengesi teorinin önemli psikolojik bileşenlerini oluşturmaktadır. Bu psikolojik etkiler, bireylerin iş performansını ve genel yaşam kalitesini doğrudan etkilemektedir. Sonuç olarak, Temporal Fokus Teorisi’nin sunduğu bu teorik çerçeve, organizasyonel bağlamda zaman yönetimi stratejilerinin geliştirilmesine ve bireyselleştirilmiş iş programlarının tasarlanmasına temel oluşturmaktadır. Teorinin öne sürdüğü temporal fokus kavramı, dinamik bir yapı sergileyerek, bireylerin ve organizasyonların adaptif kapasitelerini etkilemekte ve sürdürülebilir performans için kritik bir faktör olarak değerlendirilmektedir.
Şekil.1. Geniş Alanlı Multifoton Mikroskobu İçin Uygulanan Eş Zamanlı Uzaysal ve Zamansal Odaklama Şeması
Bu uygulamaların etki ve sonuçlarına bakıldığında; iş ve yaşam dengesi optimizasyonu, çalışan üretkenliğinde artış, organizasyonel esneklikte iyileşme ve stres seviyelerinde azalma gibi etkilere katkı sağlayabilir. Bunun yanında, kültürel farklılıklardan kaynaklanan temporal çatışmalar, teknolojik alt yapı eksikliği, uygulamaların standarta konulabilmesi zorluğu, ölçüm ve değerlendirmelerin karmaşıklığı gibi çeşitli zorluklar da bu uygulamaların içinde yer almaktadır.
Gelecek yönelimler açısından işyeri bağlamında zaman göreliliğinin uygulanması belli alanlarda gelişim göstermeye daha yatkındır. Bunlardan ilki, yapay zeka entegrasyonu temporal veri analizi ile kişiselleştirilmiş zaman optimizasyonudur. İkincisi, hibrit çalışma modellerinin yaygınlaşmasıyla çoklu zaman dilimi koordinasyonu ve sanal- fiziksel zaman entegrasyonunun önemidir. Üçüncü olarak da; uzun vadeli döngüsel zaman modelleri gibi yeni yaklaşımların geliştiği alanlardır. Bu noktada, işyeri/ organizasyon bağlamında zaman göreliliğinin uygulanması, organizasyonel verimliliği ve çalışan refahını arttırmada önemli bir rol oynamaktadır. Teknolojik gelişmeler ve değişen çalışma modelleriyle birlikte rekabet avantajı elde edebilmek adına bu alanın anlaşılması önemlidir.
Çalışan Performansında ‘Temporal Fokus’ ve ‘Akış Teori’sinin Bütünleşik Etkisi
Organizasyonun işleyişi ile ilgili psikoloji alanındaki güncel çalışmalar, zaman algısının çalışan katılımı ve iş performansı üzerinde önemli bir etkiye sahip olduğunu kanıtlar niteliktedir. Çalışanların zamanı nasıl deneyimledikleri ve zamana atfettikleri anlamlar birtakım etkiler çıkarmaktadır. Bunlar, çalışanların iş süreçlerine katılım düzeylerini, motivasyonlarını ve genel performanslarını etkilemektedir. Bu bakımdan zaman algısının çalışan davranışları üzerindeki etkisini anlamak stratejik bir önceliktir.
Zaman algısı ve çalışan katılımı arasındaki ilişki, Csikszentmihalyi’nin “Akış Teorisi” çerçevesinde değerlendirildiğinde, en uygun performans durumlarının anlaşılmasında zamansal boyutların incelenmesi gereklidir. Araştırmalar, çalışanların akış durumunda olduklarında zaman algılarının değiştiğini ve bu değişimin iş performanslarını olumlu yönde etkilediğini göstermektedir. Özellikle karmaşık görevlerde çalışanlar, derin konsantrasyon durumlarında zamanın nasıl geçtiğini fark etmemekte ve bu durum hem üretkenliklerini hem de iş tatminlerini arttırmaktadır.
Temporal Fokus Teorisi ile Akış Teorisi’nin senkronizasyonu da tam olarak burada başlar. Bu bileşke özellikle iş yaşamında optimal performans ve deneyim kalitesini artırmaya yönelik bütünleşik bir yaklaşım sunmaktadır. Bu iki teorinin kesişim noktası, bireylerin zamansal algıları ile deneyimledikleri akış durumu arasındaki dinamik ilişkide ortaya çıkmaktadır. Şöyle ki, akış durumunda birey tam bir odaklanma yaşarken, temporal fokus perspektifinden bu durum ‘şimdiki an’ odaklı yönelimin optimize edilmiş hali olarak değerlendirilebilir. Bu senkronizasyon sürecinde “çalışanların geçmiş deneyimleri, mevcut görevlere yönelik algıları ve gelecek beklentileri” akış durumuna ulaşmalarını etkileyen faktörler olarak karşımıza çıkmaktadır. Örneğin, geçmiş başarısızlıkların yarattığı kaygılar akış durumuna girmeyi zorlaştırabilirken, olumlu deneyimler ve gelişmiş yetkinlik algısı akış durumunu kolaylaştırabilmektedir.
İş ortamında temporal esneklik modelleri ile akış teorisinin bütünleştirilmesi, çalışanların optimal performans durumlarını yakalayabilecekleri zaman dilimlerinin belirlenmesine olanak sağlamaktadır. Bu noktada zamansal haritalama süreci, akış deneyiminin optimize edilmesi için kritik bir araç haline gelmektedir. Bireyselleştirilmiş iş programları, çalışanların kendi temporal fokus eğilimlerine ve akış durumuna en kolay ulaşabildikleri zamanlara göre düzenlendiğinde hem verimlilik hem de iş tatmini artmaktadır. Bu durum, özellikle proje bazlı çalışmalarda ve yaratıcı görevlerde daha belirgin bir şekilde gözlemlenmektedir. Bu süreçte, performans anksiyetesi ve zaman baskısı gibi faktörlerin akış durumunu engelleyici etkilerinin minimize edilmesi önem kazanmaktadır. Sonuç olarak, bu iki teorinin senkronizasyonu, iş yaşamında zamansal algı ile performans optimizasyonu arasında köprü kurarak, daha etkin ve tatmin edici bir çalışma deneyimi yaratılmasına katkıda bulunmaktadır.
Çalışan katılımının zaman göreliliğine göre temporal boyutları ve akış teorisiyle ilişkisi üst başlıkta incelenmiştir. Konu özetlendiğine ilk olarak, zamansal özerklik ile çalışanların iş süreçlerindeki kontrol algısını güçlendirmek ve içsel motivasyonlarını arttırmak önceliklendirilmelidir. İkinci olarak, zamansal uyum ile çalışanların organizasyonel ritimlerle senkronizasyonunun sağlanması ve ekip çalışanlarının etkinliği yükseltilmelidir. Son faktör ise, çalışanların bireysel temporal tercihlerine uyum sağlama kapasitelerini arttırarak, iş- yaşam dengesi ve performans optimizasyonu arasında daha iyi bir denge sunulabilmektedir önemlidir.
İş performansı açısından değerlendirildiğinde, zaman algısının etkisi hem nicel hem de nitel boyutlarla gözlemlenebilmektedir. Gerçekleştirilen çalışmalarda zamansal farkındalıkların yüksek olduğu durumlarda çalışanların görev tamamlama sürelerinin kısaldığı ve iş kalitesinin arttığı görülmektedir. Özellikle hibrit çalışma modellerinin yaygınlaşması ve teknolojik altyapının gelişmesi bu alana ilgiyi yükseltecektir.
Gamfed Gönüllülerinde Zamansal Akış Göreliliği
Çalışmada işyeri veya organizasyonda çalışan motivasyonu ve performansının sürdürülebilirliği üzerine bir teorik çerçeve sunulmuştur. Bu bağlamda, GamFed Türkiye (Uluslararası Oyunlaştırma Federasyonu) gönüllüleri üzerinden gerçekleştirilen “24 Saatlik Birbirimize Soru Soruyoruz” etkinliği, Temporal Fokus Teorisi ve Akış Teorisi’nin uygulamadaki yansımalarını incelemek için özgün bir örnek oluşturmaktadır. Etkinlik, gönüllülerin geçmiş deneyimlerini, mevcut durumlarını ve gelecek beklentilerini kapsayan soruların etkileşimli bir oyunlaştırma formatında paylaşılmasını içermektedir. Böylece, katılımcıların birbirlerini etiketleyerek soru sormaları ve yanıtlamaları üzerine kurgulanan sistem, temporal fokus perspektifinden üç boyutlu bir zaman algısını aktif kılmaktadır. Etkinliğin temel kuralları, samimi ve eğlenceli bir grup ortamı oluşturmayı hedeflerken, aynı zamanda akış durumunu destekleyecek şekilde tasarlanmıştır.
Bu uygulamada, katılımcıların akışta kalma durumları “aktif etiketlenme durumu, soru hazırlama motivasyonu ve etkileşim sürdürülebilirliği” şeklinde üç farklı gösterge ile ölçümlenmiştir. Aynı zamanda gönüllülerin “etiketlendim”, “etiketlenmeyi bekliyorum” ve “akışta kalamadım” şeklindeki geri bildirimleri, temporal odaklanma ile akış deneyimi arasındaki ilişkiyi görünür kılmaktadır. Sistem, motivasyon yetersizliği tespit ettiğinde ‘… numaralı oyuncu silinir’ uyarısını başlatarak gönüllüleri akışa tekrar sokmaya yönelik kaideler getirmektedir.
Aşağıda geçmiş, şimdi ve gelecek olarak kategorilere göre ayrılan seçili sorular ve cevaplar sunularak verilerin değerlendirilmesi yapılacaktır.
Oyunlaştırma Deneyimlerinde Geçmişin İzleri:
Bu etkinlik kapsamında Temporal Fokus Teorisi’nin geçmiş boyutu, GamFed gönüllülerinin deneyimlerinde belirgin şekilde gözlemlenmiştir. Katılımcıların geçmiş deneyimlerine yönelik sorular ve yanıtlar, akış durumunu tetikleyen önemli bir faktör olarak karşımıza çıkmaktadır. Örneğin, “Kendi oyunlaştırma hikayen nasıl başladı?” sorusuna verilen “Yurtdışında ilgimi çeken doktora konusu arıyordum. Motivasyon, oyun, computer science gb ilgi alanlarimi girince Sebastian Deterdingin videolarını gördüm” yanıtı, geçmiş deneyimlerin mevcut ilgi alanlarını şekillendirmedeki rolünü göstermektedir.
Çocukluk deneyimleri ve oyun anıları, temporal odaklanmanın geçmiş boyutunda önemli bir yer tutmaktadır. “Çocukken en sevdiğiniz oyun neydi?” sorusuna verilen “Çocukken taso ve çocuk kart oyunlarını severdim” yanıtı, geçmiş deneyimlerin iş fikirlerine dönüşüm potansiyelini ortaya koymaktadır. Katılımcının “Bununla ilgili iş fikrinide kendim için değil ama bir müşterim için hayata da geçirdim” ifadesi, geçmiş deneyimlerin güncel iş pratiklerine nasıl evrildiğinin somut bir örneğidir.
Geçmiş odaklı sorularda dikkat çeken bir diğer nokta, katılımcıların çocukluk hayalleri ve mesleki yönelimleri arasındaki bağlantıdır. “Küçükken ne olmak istiyordun ve o mesleği hangi oyuna/oyun karakterine benzetirdin?” sorusu, geçmiş deneyimlerin kariyer seçimlerindeki etkisini araştırmaya yönelik tasarlanmıştır. Bu tür sorular, temporal fokus teorisinin geçmiş boyutunun akış deneyimiyle nasıl bütünleştiğini göstermektedir.
Organizasyonel öğrenme açısından geçmiş deneyimlerin önemi, “Gamfed’de bugüne kadar koyduğunuz bir hedef, beklediğinizin aksine ekibin motivasyonunu düşürdü mü?” sorusuna verilen yanıtta görülmektedir. “Özellikle içsel değil dışsal ücretsiz hediye çeki eğitim kitap gibi ödülleri verirken şans unsuru ya da adaletsiz bulan motive olacakken de demotive olan çok oluyordu” yanıtı, geçmiş deneyimlerden öğrenilerek stratejilerin nasıl güncellendiğini göstermektedir.
Hayat dersleri bağlamında, oyunlardan edinilen geçmiş deneyimlerin önemi “Hayatla ilgili en acı gerçeği Super Mario oyunundan öğrenmiştim: Yeterli parayı toplamadan ve kaynak (çaba/zaman) harcamadan prensesi göremiyordun” yanıtında görülmektedir. Bu yanıt, geçmiş oyun deneyimlerinin hayat görüşünü şekillendirmedeki rolünü vurgulamaktadır.
Bu veriler ışığında, GamFed gönüllülerinin etkinlik kapsamında paylaştıkları geçmiş odaklı deneyimler, Temporal Fokus Teorisi’nin geçmiş boyutunun akış deneyimiyle nasıl etkileşime girdiğini göstermektedir. Katılımcıların geçmiş deneyimlerini paylaşırken sergiledikleri yüksek etkileşim düzeyi, akış durumunun sürdürülebilirliğine katkıda bulunmuştur.
GamFed Gönüllülerinin “Şimdiki Zaman” Odaklı Akış Etkileşimleri
Temporal Fokus Teorisi’nin şimdiki zaman boyutu, GamFed gönüllülerinin 24 saatlik etkinlik sürecindeki anlık etkileşimlerinde belirgin şekilde gözlemlenmiştir. Etkinliğin başlangıcında “Şu an itibariyle daha samimi ve eğlenceli bir grup ortamı oluşturmak için 24 saat boyunca birbirimize sorular soracağız” ifadesi, şimdiki zamana odaklı bir akış deneyiminin temelini oluşturmuştur.
Katılımcıların anlık etkileşimlerini yansıtan geri bildirimler, şimdiki zaman odağının akış deneyimiyle nasıl bütünleştiğini göstermektedir. “Etiketlendim. Çok havalı cevap verdim” ve “Etiketlenmeyi bekliyorum. Efsane sorum var” gibi ifadeler, katılımcıların mevcut an içindeki deneyimlerini ve motivasyonlarını yansıtmaktadır.
Etkinliğin dinamik yapısı içinde, anlık soru-cevap etkileşimleri akış durumunu desteklemektedir. Örneğin, “Dans alanında puan toplayıp dansçı olmak isterdim” yanıtı, katılımcının şimdiki zaman içinde spontane bir şekilde hayallerini paylaşmasını sağlamıştır. Bu tür anlık paylaşımlar, temporal odaklanmanın şimdiki zaman boyutunu güçlendirmektedir.
Organizasyonel düzeyde, şimdiki zaman odaklı etkileşimler etkinliğin kurallarıyla desteklenmiştir. “Ben hızlı bir etkileşim için 5 kişiye soru sorarak oyunu başlatıyorum” ve “Soruyu alan kişi, anladığı kadarıyla cevap veriyor. Soruyu açıklamak yok!” gibi yönergeler, katılımcıları şimdiki ana odaklanmaya teşvik etmektedir.
Etkinlik süresince gözlemlenen “Akışta kalamadım” gibi geri bildirimler, şimdiki zaman odaklı akış durumunun sürdürülebilirliğini ölçmeye olanak sağlamıştır. Bu geri bildirimler, temporal odaklanmanın şimdiki zaman boyutunun akış deneyimiyle olan doğrudan ilişkisini göstermektedir. Katılımcıların anlık deneyimlerini yansıtan “Yaşadığım ve nefes aldığım her an kendimi güncellemeye, hayattan kopmamaya çalışıyorum, hatta iki haftadır Tai Chi yapmaya başladım” gibi paylaşımlar, şimdiki zamana odaklanmanın kişisel gelişim ve öğrenme süreçleriyle olan bağlantısını ortaya koymaktadır.
Bu veriler ışığında, GamFed gönüllülerinin etkinlik süresince sergiledikleri şimdiki zaman odaklı etkileşimler, Temporal Fokus Teorisi’nin şimdiki zaman boyutunun akış deneyimiyle nasıl bütünleştiğini göstermektedir. Katılımcıların anlık etkileşimleri ve spontane paylaşımları, akış durumunun sürdürülebilirliğine önemli katkılar sağlamıştır.
GamFed Gönüllüleri Üzerinden Bir Gelecek Perspektif Çalışması
2025 yılında oyunlaştırma ve geleceğe dair düşünceleri içeren diyalog serisi, katılımcıların yaratıcı vizyonlarını ortaya koyuyor. Bir gönüllü “dünyanın sorunlarını iyileştirmek ve insanları bilinçlendirmek temelli” bir oyun dünyası kurma hayali, teknolojinin eğitsel potansiyelini vurgulamıştır. Bu vizyoner yaklaşım, oyunların sadece eğlence aracı değil, aynı zamanda toplumsal değişimin katalizörü olabileceğini göstermektedir.
Süper kahraman temalı sorularda, “Doctor Strange olurdum ve ek olarak zihin okuma/kontrol etme yeteneğimin olmasını isterdim” yanıtı, insanların güç ve sorumluluk arasındaki dengeye olan ilgisini yansıtan bir anlam içermektedir. Bu fantastik senaryo, katılımcıların hayal güçlerini zorlayarak yaratıcı düşünmeye teşvik etmiştir. Başka bir gönüllünün sağlıklı yaşam için oyunlaştırma önerisi oldukça pratik: “sevdiğiniz bir davranış belirleyip onun peşine kazanmak istediğiniz davranışı yapabilirsiniz.” cevabı ile bu yaklaşım, oyunlaştırmanın günlük hayatta nasıl uygulanabileceğine dair somut bir örnek sunabilmektedir.
“Zaman avcısı” oyun konsepti ile “geçmişten, insanlık tarihinden çalınan ve gerçeklikte çatlaklara yol açan zaman parçalarını toplamak” fikri ile bilim kurgu ve tarih elementlerini ustaca birleştirilebilir. Bu konsept, oyunların karmaşık hikaye anlatımı potansiyelinin altını çizmektedir. Issız bir adaya düşüldüğünde alınabilecekler listesi sorulduğunda ise “Desalinasyon sistemi, güneş panelli radyo, ata tohumları, Alzheimer önleyici tıbbi destek ünitesi” seçimleri, sürdürülebilirlik ve teknolojik ilerleme arasındaki dengeyi yansıtmaktadır. Ayrıca cevabın devamında “O adadan kurtulmak için değil o adayı ütopya yapmak için her yolu denerdim” yaklaşımı, zorlukları fırsata çevirme vizyonunu ortaya koymaktadır.
Başka bir katılımcının zaman yolculuğu yanıtı hem pratik hem duygusal boyutları içermektedir: “2008-2010’lara gidip BTC almak isterdim… Gelecekte de oğlumun düğün gününe gitmek isterdim.” Bu cevap, teknolojik fırsatlar ile insani değerler arasındaki dengeyi güzel bir şekilde yansıtmıştır. Aynı şekilde, başka bir gönüllüye grup dinamikleri hakkındaki görüş sorulduğunda “Grup veya kişi fark etmeksizin her etkileşimde farklı bir ben ve rol var. Misal bu grupta şimdilik gözlemciyim, frekansımı tutturama çalışıyorum. Sonradan katılan biri olarak grupta akışa girmeyi bir oyuna benzetsem ip atlamaya benzetirdim.” ile ritmi kavrayarak grup içi uyum ve zamanlama kavramlarını etkili bir şekilde açıklanmıştır.
Görüldüğü üzere 2025 yılına ait oyunlaştırma ve geleceğe yönelik tartışmalar; oyunların sadece eğlence aracı değil, aynı zamanda eğitim ve toplumsal bilinçlenme aracı olabileceğini vurgulamaktadır. Katılımcılar, çeşitli temalar üzerinden teknoloji ve oyunların toplumsal değişim üzerindeki potansiyel etkilerini ele almışlardır. “Süper kahraman temalı senaryolar, sağlıklı yaşam uygulamaları ve sürdürülebilirlik konuları” oyunların toplumsal dönüşümü desteklemede nasıl kullanılabileceğine dair fikirler sunmaktadır. Ayrıca, zaman yolculuğu ve karmaşık hikaye yapıları, gelecekteki fırsatlar ile insani değerler arasındaki dengeyi sorgulayan yaratıcı yaklaşımlar ortaya koymaktadır. Bu tartışmalar, gelecekteki toplumsal ve bireysel gelişimi şekillendireceği düşünülmektedir.
Sonuç Yerine
Bu çalışma ile kurumsal ortamlarda (GamFed özelinde), çalışan/ gönüllü katılımını artırmaya yönelik oyunlaştırma uygulamalarına yeni bir perspektif açısından sunulmaya çalışılmıştır. Bu araştırma, çalışanların geçmiş deneyimlerini değerlendirirken mevcut performanslarını optimize etmelerini ve gelecek hedeflerine yönelik motivasyonlarını sürdürmelerini sağlayan bütünleşik bir model önermektedir. Özellikle etik değerler gözetilerek tasarlanan oyunlaştırma elementleri, çalışanların kurumsal bağlılığını ve performansını artırırken, sürdürülebilir bir akış deneyimi yaratmayı hedeflemektedir. GamFed Gönüllüleriyle düzenlenen “24 Saatlik Birbirimize Soru Soruyoruz” etkinliğinin sonunda akışa geçildiğine kanıt olabilmesi bakımından, GamFed oyunlaştırma grubu gönüllülerinin 76 üyesinin de “etiketlendim” kategorisinde yer aldığı ve “akışta kalamadım” ibaresinin tercih edilmediği sürecin başından itibaren tercih edilmediği gözlemlenmiştir. Temporal Fokus Teorisi’nin sunduğu zamansal haritalama ile Akış Teorisi’nin optimal deneyim prensiplerinin birleştirilmesi, çalışanların/ gönüllülerin sürdürülebilir performans ve motivasyon düzeylerini artırmada etkili bir yaklaşım sunmaktadır. Gamfed gönüllülerinin deneyimleri üzerinden elde edilen veriler, bu teorik çerçevenin pratik uygulamalarına ışık tutmakta ve kurumsal oyunlaştırma stratejilerinin geliştirilmesine katkı sağlamaktadır.
KAYNAKÇA
Ancona, D. G., Goodman, P. S., Lawrence, B. S., & Tushman, M. L. (2001). Time: A new research lens. Academy of Management Review, 26(4), 645-663.
Csikszentmihalyi, M. (1975). Beyond boredom and anxiety: Experiencing flow in work and play. Jossey-Bass Publishers.
Csikszentmihalyi, M. (1990). Flow: The psychology of optimal experience.https://www.researchgate.net/publication/224927532_Flow_The_Psychology_of_Optimal_Experience
Deterding, S., Dixon, D., Khaled, R., & Nacke, L. (2011). From game design elements to gamefulness: Defining “gamification”. http://www.rolandhubscher.org/courses/hf765/readings/Deterding_2011.pdf
Hamari, J., Koivisto, J., & Sarsa, H. (2014). Does gamification work? A literature review of empirical studies on gamification. 47th Hawaii International Conference on System Sciences, https://www.researchgate.net/publication/256743509_Does_Gamification_Work_-_A_Literature_Review_of_Empirical_Studies_on_Gamification
Kapp, K. M. (2012). The gamification of learning and instruction: Game-based methods and strategies for training and education. https://www.researchgate.net/publication/273947281_The_gamification_of_learning_and_instruction_Game-based_methods_and_strategies_for_training_and_education_San_Francisco_CA_Pfeiffer
McGonigal, J. (2011). Reality is broken: Why games make us better and how they can change the world. Penguin Press. https://hci.stanford.edu/courses/cs047n/readings/Reality_is_Broken.pdf
Shipp, A. J., Edwards, J. R., & Lambert, L. S. (2009). Conceptualization and measurement of temporal focus: The subjective experience of the past, present, and future. Organizational Behavior and Human Decision Processes, 110(1), 1-22.
Werbach, K., & Hunter, D. (2012). For the win: How game thinking can revolutionize your business. https://www.researchgate.net/publication/273946893_For_the_Win_How_Game_Thinking_can_Revolutionize_your_BusinessZimbardo, P. G., & Boyd, J. N. (1999). Putting time in perspective: A valid, reliable individual-differences metric. Journal of Personality and Social Psychology, 77(6), 1271-1288. https://www.researchgate.net/publication/232460587_Putting_Time_in_Perspective_A_Valid_Reliable_Individual-Differences_Metric
Bu yazı Gamfed Türkiye gönüllülerinden Ceren Demir tarafından kaleme alınmıştır.