İnanılmaz bilgi işlem sistemlerine sahip olan beynimiz olağanüstü marifetler sergilemesine rağmen hedeflerimiz ile bilişsel kontrol becerilerimiz arasındaki çatışmadan nasıl etkileniyor? Neden bir işi bitirmeden diğerini başlamaya yatkınız? Hedeflerimiz ve bilişsel kontrol hedeflerimiz arasında çatışma oluşturan bozucu etkiler var mı?
Bir başka süreci aksatan, engelleyen ya da raydan çıkaran bir şeyi tarif etmek için kullanılan bozucu etki burada devreye giriyor. Gereksiz bilgilerin sebep olduğu dikkat dağılması ve aynı anda birçok hedefe ulaşma isteğimize bağlı yaptığımız işin bölünmesi bozucu etkilerden kaynaklanıyor ve beynimizin temel zayıflığı da bu aslında. Örneğin mutfağa gidiyorsunuz buzdolabının kapağını açıyorsunuz ve orada kalıyorsunuz çünkü kapağı neden açtığınızı unuttunuz. Bu durum bir bellek hatası ya da aklınızda tutamamayla ilgili değil, mutfağa gidene kadar ki sürede aklınıza gelen ve yapılması gereken başka bir önemli işinizin bu sürecin önüne geçmesi, dikkatinizi hedefinizden uzaklaştırmasıdır. Bu gibi birçok durum gündelik akvitelerimiz, davranışlarımız ve bilişsel becerilerimiz üzerinde zararlı etkiler doğurduğu gibi aile, arkadaş ve dostlarımızla mutlu ve sağlam ilişkiler kurmamızı da engelliyor. Bu tür bozucu etkileri başarılı bir şekilde yönetmek için onların yapısını anlamamız gerekiyor. Dikkat dağılması ve bölünme olarak karşımıza çıkan bu süreç o bozucu etkiyle ilgili kararımıza bağlı olarak gerçekleşir. Zihnin başka yere kaçması, birden çok görev üstlenme, dikkat dağılması, bölünme gibi kaynaklar hedeften sapmalara neden olabilir. Belirli bir hedefe ulaşma kararı verdiğimizde ve araya o hedefe ulaşmamızı engelleyecek durumlar girdiğinde ortaya çıkan bu durum bilerek neden dikkat dağıtıcı bir ortam seçiyoruz ya da aynı anda neden birkaç şeyle birden uğraşıyoruz sorularını da akıllara getirmektedir.
Peki dikkatimizi dağıtan davranışlar bize pek çok şekilde zarar vermesine rağmen nasıl olur da uygun davranış olarak görülebilir?
Bizler özünde bilgi arayan varlıklarız dolayısıyla da bilgi birikimini en yüksek düzeye çıkaran davranışları en uygun olarak görürüz. Bu açıdan bakıldığında sonunda dikkat dağılmasına yol açacak olsa da yeni bilgilere açık olma ve onları kullanma olasılığını en yüksek seviyeye çıkarma amaçlı davranışlar uygun görülmektedir.
Hedeflerimize ulaşmaya yönelik bilişsel kontrol becerilerimiz konusunda insan zihninin temel kısıtlamaları vardır. Bu da hayatımızda olumsuz sonuçlara yol açar. Bu zaafın nedenini anlamak için dağınık zihnin altında yatan sebepleri incelememiz gerekiyor. Hedef odaklı davranış pek çok açıdan insanı insan yapan karmaşık bir eylemdir. Dikkatin ne olduğunu herkes bilir. Zihnin net ve belirgin bir şekilde, hepsi aynı anda var olan birçok nesne ve düşünce zincirinden birini seçmesidir. Yani işin özü bilincin odaklanması ve yoğunlaşmasıdır. Fakat hedef belirlemek hayatımızı etkilemek için yeterli değildir, hedeflerimize ulaşmamız da gerekir. Hedeflerimizle aramıza girecek bozucu etkilere karşı koyabilmemizi sağlayan üç önemli unsur dikkat, çalışma belleği ve hedef yönetimidir.
Dikkat, eğitim, felsefe, ruh sağlığı, pazarlama, tasarım ve siyaset gibi alanlarda çalışanların diledikleri gibi kullandığı bir sözcüktür. Buna karşın çoğu kişi de bu kelimenin farkında değildir. Dikkatin derinlerine inip bu süreci her yönüyle anlamak için atmamız gereken ilk adım onun en temel özelliği olan ‘seçiciliği’ incelemektir. Seçicilik en iyi performansı sergilememizi sağlayan bir kontrol mekanizmasıdır. Seçiciliği, bilişsel alet kutumuzdaki spot ışığı gibi düşünürsek, seçici dikkat karanlığı yani spot ışığının dışında kalan algıları dikkate almamayı içerir.
Peki biz bu spot ışığını ne zaman kullanırız?
Seçici dikkati bir uyaran olarak algıladığımızda ve o bilgiyle eyleme geçeceğimiz zaman devreye sokarız. Eğer henüz uyaran ortada yoksa ve eylem gerçekleşmeden seçici dikkati devreye sokmuşsak bu durum ‘beklentiye’ girer. Beklenti geçmiş olayların bilgisiyle geleceğimizi şekillendirmemizi sağlayan kritik bir faktördür aslında. Aynı anda birden fazla görevi yürütmeyi gerektiren hedeflere sahip olmak bir davranış özelliğidir. Çoklu görev olarak adlandırılan bu durum bilginin paralel olarak işlemesi anlamında kullanılan bilgisayar biliminden ödünç olarak alınmıştır.
Bu çoklu görev davranışına geçtiğimizde beynimizde neler oluyor?
Aslında ayrıntı şu kısımda gizli, duyu sistemimizden sürekli bilinç dışı olarak işlenen veri alırız. Dalgınlık çoğu zaman zararsız olmakla birlikte dikkat gerektiren işlerde aksatıcı olabilir. Dahili dikkat dağınıklığı hedef yönelimli davranış devre dışı kalır ve toplumda işlev görme becerilerini aksatır. Sürdürülebilir dikkat ise genelde kişinin uzun süre boyunca aynı işi tekrar tekrar yaparken performansını ne kadar koruyabildiği ile ölçülürken çok az bilgiyle ya da hiç bilgi olmadan dikkatini ne kadar süre yüksek bir seçicilik seviyesinde tutabilir? Dikkatimizle ilgili bir başka kısıt öğesi de hızdır. Kapasite beyne depolanan bilgi miktarıdır ve genellikle kısa bir sürede zihinde tutulabilen nesne sayısıyla ölçülür. Depolanan temsilin zaman içinde ne oranda bozulduğuyla da sadakat ilgilenir. Çalışma belleği kapasiteleri geniş olan bireyler bu becerilerle ilgili değerlendirmelerde ve genel akışkan zeka ölçümlerinde daha iyi sonuçlar alma eğilimindedirler. Örneğin kalabalık bir odada ayakta durmuş birbirleriyle konuşan insanlara göz gezdirdikten sonra gözlerinizi kapattığınızda zihninizdeki temsilde odanın birebir aynısını mı görüyorsunuz? Gözünüzü kapattıktan on saniye sonra ne görüyorsunuz? Çalışma belleğindeki bilgiler hızla eksilmeye başlar, bunun nedeni aradan geçen süre mi yoksa bozucu etkiler mi? Zihinde bilgi tutma eylemi aktif bir süreç olduğu için tabi ki ikisinin de payı var, bozucu etki olmasa bile zaman içinde çalışma belleğimizde dalgalanmalar olabilir. Sınırlı bir zaman içinde birden fazla hedefe ulaşmaya çalışırken çoklu görev ya da görev geçişi kavramlarından birini kullanırız. Her ikisi de beyinde aynı mekanizmayla yürütülür. Örneğin telefonda konuşurken aynı anda e-posta da okumaya çalışırız, niyetimiz bu olmasa farkına varmasak bile bu görevler arasında hızla geçiş yaparız. İki faaliyet aynı anda bilişsel kontrol gerektiriyorsa, beynimiz bilgileri paralel işlemez. Beynimizin çoklu görev yürütmeme özelliği, hedeflerimizi yönetme becerimizi kısıtlar.
Bilişsel kontrol becerilerimiz ve bilişsel kontrol kısıtlarımız bizi tanımlayan değişmez özellikler değildir, aksine sürekli bir değişim içindedirler. Değişim ve dalgalanmalar istisna değil kuraldır. Bilişsel kontrol kısıtlamaları sadece zamanla değil klinik koşulların değişmesinden de etkilenir. Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu (DEHB), travma sonrası stres bozukluğu (TSSB), travmatik beyin hasarı (TBH), depresyon ve demans gibi rahatsızlıkların hepsi bilişsel kontrol becerilerini azaltarak dağınık zihninin ortaya çıkmasına neden olur.
Teknolojik cihaz kullanarak çalışan ve çevrelerinde bu şekilde çalışan insanlar oldukça bozucu etkiler bizler için bir norm haline gelmektedir. Modern çağda yaşayan ve teknolojiyi sürekli kullanan bireyler olarak dağınık zihnimiz üzerindeki bu olumsuz etkiyle mücadele etmemiz için önemli bir görevi tamamlamak, araba kullanmak, uyku gibi gündelik hayatın parçalarından olan stratejileri yerine getirmek gerekmektedir. Elbetteki davranış değişiklikleri kolay olmayacaktır, dikkatinizin dağıldığını hissettiğiniz anlarda kendinize şu soruları sormakla başlayabilirsiniz:
- Dikkatimi dağıtabilecek şeylerin erişilebilirliğini azaltmak için fiziksel ortamımı nasıl değiştirebilirim?
- Yaptığım işin can sıkıntısı yüzünden bölünüp bölünmediğini nasıl anlayabilirim ve bu işi nasıl ilginç ve cazip bir hale getirebilirim?
İnsan beyni, inanılmaz bilgi işleme kapasitesine rağmen hedeflerimiz ile bilişsel kontrol becerilerimiz arasında çatışmalar yaşayabilir. Bu çatışmalar, özellikle dikkat dağıtıcı unsurlar ve aynı anda birden fazla işi yapma isteğimizden kaynaklanır. Bozucu etkiler, bir süreci aksatan veya raydan çıkaran unsurlar olarak bu çatışmanın merkezinde yer alır. Örneğin, mutfağa gidip buzdolabını açtığınızda neden açtığınızı unuttuğunuz anlar, bellek hatası değil o süreçte dikkatinizin başka bir düşünce veya görev tarafından bölünmesiyle ilgilidir. Bu tür dikkat dağıtıcı unsurlar yalnızca bireysel verimliliğimizi değil, sosyal ilişkilerimizi de olumsuz etkileyebilir. Başarılı bir hedef yönetimi için dikkat dağılmasına neden olan faktörlerin yapısını anlamamız gerekir. İnsan zihni, bilgiyi biriktirmeye ve yeni bilgilere açık olmaya doğal bir eğilim gösterir. Bu nedenle, bilgi edinmeyi artıran ama dikkat dağılmasına neden olan davranışları uygun görme eğilimindeyiz.
Sonuç olarak, dikkatimizi etkileyen unsurların farkında olmak ve uygun stratejiler geliştirmek, hedeflerimize ulaşmamızı kolaylaştırır. Zihnin karmaşıklığını anlamak, dikkatimizi daha verimli kullanmamıza yardımcı olabilir.
‘Dağılıp giden bir dikkati istemli bir şekilde tekrar tekrar geri getirme kabiliyeti muhakeme, karakter ve iradenin özünde yatan şeydir. Bu kabiliyete sahip olmayan kişi, kendine hâkim değildir. Bu kabiliyeti geliştiren eğitim ise eğitimlerin en mükemmelidir.’
Williams James
Bu yazı Gamfed Türkiye gönüllülerinden Anıl Güngördü tarafından kaleme alınmıştır.