Oyunlaştırma mı Yoksa Oyun Temelli Öğretim mi?

Bazı kelimeler bizi hemen mutlu eder, yüzümüzü güldürür ve kalbimizin hızlı atmasını sağlayıp bizi heyecanlandırır. Ben bütün bunları “Oyun oynayacağız.” dediğimde öğrencilerimin mimiklerinde gözlemliyorum ve onu sihirli sözcük olarak adlandırıyorum: OYUN

Öğrenciler, derslerimizi oyunlardan yararlanarak planladığımızda çok motive olmuş görünüyorlar. Fakat kazanımları çok kısa süreli oluyor ve oyunlarda öğrendiklerini çoğu zaman gerçek deneyimlerine yansıtamıyorlar. Normalde derse daha az ilgili olan öğrenciler bile oyunlarla zenginleştirilmiş öğretim uyguladığımızda daha aktif olurken bu kazanımlar, öğrencilerin sınav sonuçlarını yeterince yükseltmeye yetmiyor. Bir yerde sorun olmalı değil mi?

Eğitimciler olarak en büyük sıkıntımız oyun temelli öğrenme ile oyunlaştırmayı birbirine karıştırıyor olmamız. Defalarca oyun temelli ders planı yapıp adına oyunlaştırma dedik. Oyun temelli öğrenme, var olan bir oyunu alıp onu hedef kazanıma yönelik dönüştürerek oyun içinde öğrenim gerçekleştirmektir. Tek bir ders saati gibi kısa süreli olabilir ve öğrenciler o an gerçek oyun oynamadıklarının farkındadır. Fakat oyunlaştırma; liderlik tablosu, rozetler, puanlar, geri bildirim gibi oyun elementlerini kullanarak süreci uzun ve daha eğlenceli hale getirir. Oyunlaştırmada öğrenciler öğrenme sürecinde merak, eğlence, haz ve farkındalık gibi daha duygusal deneyimler yaşarlar. Arkadaşlarıyla kutu oyunu oynarken yaşadığı gibi veya çevrimiçi olarak bir takım halinde bilgisayar oyunu oynarken duyduğu heyecan gibi… Hatta bazı oyunlaştırılmış deneyimler, oyunlara oyunlardan bile daha çok benzemektedir. Çünkü kasıtlı olarak oyunun içindeki bütün mekanik, dinamik ve estetik elementleri incelenerek profesyonel bir biçimde süreç oluşturulur.

Eğer öğrenciler, sürecin içinde test çözdüğünün farkındaysa Quizlet, Plickers, Educaplay, Edpuzzle, Quizizz vb. web sitelerinden yararlanmak, dersimizi oyunlaştırdığımız anlamına gelmeyebilir. Tabii ki bunlar da öğrencileri motive ediyor ancak oyunlaştırma, tasarlaması daha karışık ve zahmetli bir süreçtir. Ayrıca ortaya çıktıktan sonra uzun bir süreci kapsayarak kısa süreli geri bildirimlerle uzun süreçli kazanımlar sağlar. Bu da içsel motivasyonu geliştirir yani sırf istediğimiz için bir şeyle uğraşmamız anlamına gelir. Bütün dünyada her yaştan insan neden oyun oynuyor sizce? Bunun öyle uzun ve karışık bir cevabı yok. Sırf eğlenmek, haz almak, bir şeye merak duyduğumuz için oyun oynarız. Öğrencilerin sınıfta öğrendiklerini uzun vadeli kazanımlar haline getirememesinin sebebi, dışsal motivasyonla onları beslediğimiz oyun temelli ders planları yapmış olmamızdır. Kendini tekrar eden ve gelişmeyen dışsal motivasyon öğeleri, başta öğrencileri eğlendirerek onlara eğitici oluyor görünse de uzun vadede hedeflendiği kadar başarılı olamamaktadır. Öğrenci, gerçekten oyun oynamadığını fark ettiğinde motivasyonunu canlı tutmak, oyun temelli öğrenim için oldukça zordur.

Eğitimde oyunlaştırma tasarımı sürecinde eğitimcilerin hedefi, müfredatta belirlenmiş kazanımları öğrencilerine edindirmektir. Öğrenci ise bu oyunlaştırma uygulaması sırasında sadece oyunu ve eğlenceyi düşünmelidir. Oyunlaştırmada öğrencinin hedefi; matematik işlemi yapmak, yabancı dil öğrenmek, kimya formülü ezberlemek olmamalıdır. Bunun aksine onların amacı; prensesi kötü ejderhadan kurtarmak, düşmanlar saldırırken onlara karşı kendini ve takımını savunmak, zombilerden kaçmak veya takım arkadaşına yardım etmek yani adeta süper insanlar olmaktır. İçsel motivasyonumuzu bunlar geliştirir. Oyunlaştırma uzmanı Yuka-i Chou’ya göre oyunlaştırmanın başarısı; puan, rozet, avatarlardan değil anlamlı seçimlerden, sürpriz yumurtalardan, sosyal statüler ve paylaşımlardan ileri gelmektedir. Bunları sağlamak için de bir oyun tasarımcısı ve oyuncu gibi düşünüp oyuna en yakın deneyimi öğrencilerimize yaşatmalıyız.

Değerli eğitimciler! Öğrencileriniz sizden oyun temelli öğretim değil oyunlaştırma istiyor. Onları duyuyorsunuz değil mi?

YAZAR HAKKINDA : Gülbin Güney Demirdöken Kimdir?

Hacettepe Üniversitesi Alman Dili ve Edebiyatı lisans eğitimini tamamladıktan sonra bir yıl özel bir öğretim kurumunda ardından da devlet okullarında Almanca Öğretmenliği yapmıştır. Şu an aktif olarak Istanbul’da Florya Tevfik Ercan Anadolu Lisesinde çok sevdiği öğretmenlik mesleğine devam etmektedir. Bir edebiyat tutkunu olan Gülbin Güney Demirdöken, on yılı aşkın bir süredir edebi çalışmalarını hem okuyarak hem de amatör olarak öyküler yazarak sürdürmektedir. Ayrıca yaratıcı yazarlık ve senaryo yazarlığı ile ilgili Türkiye’nin önemli yazar, senarist ve eleştirmenlerinden eğitim almıştır. Oyunlaştırma ile tanışmasının üstünden bir yıl geçmemiş olmasına rağmen bu alan, onda bir tutkuya dönüşmüştür. Bu alanda kendini geliştirip ülkemize ve eğitim camiasina yararlı olma hedefleriyle yola çıkarak GamFed – Türkiye oyunlaştırma gönüllüsü olmuştur.

İlgili Makalelerimiz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir