Gamfed Türkiye Kitap Kulübü Sunar: Pattern Breakers – Mike Maples Jr. & Peter Ziebelman

Dünyayı değiştiren girişimciler, sadece mevcut düzeni takip edenler değil; onu sarsanlar, yeniden inşa edenlerdir. ‘Pattern Breakers’ işte tam da bu zihniyeti anlatıyor. 

Bölüm 1 

Günlük alışkanlıklarımız ve toplumun kolektif kalıpları, sosyal uyumu ve öngörülebilirliği sağlar. İş dünyasında da geçmiş verilerden yararlanarak kalıplar oluşturulur ve en iyi uygulamalar belirlenir. Nörobilim, beynimizin düzen ve güvenlik arayışında olduğunu gösterir; bu da karar verme süreçlerimizi hızlandırır ve toplumsal bağlarımızı güçlendirir. Ancak, bu kalıplara bağlılık, çığır açıcı keşifleri zorlaştırır. Yenilikçi girişimciler, mevcut düzeni sarsarak yeni fikirler sunar. İlginç bir şekilde, en deneyimli uzmanlar geçmişten kopmakta zorlanırken, radikal yenilikler genellikle “dışarıdan gelen” kişiler tarafından gerçekleştirilir. 

Uzmanlar insan uçuşunu imkânsız görürken, Wright Kardeşler bağımsız düşünme, pratik beceri ve kararlılıklarıyla resmi eğitimleri olmamasına rağmen, bisiklet tamirciliğinden edindikleri denge ve kontrol bilgisiyle ilk uçuşu gerçekleştirdiler. George Bernard Shaw’un dediği gibi, ilerlemeyi “makul” insanlar değil, dünyayı kendi iradelerine göre şekillendiren “kalıp kıranlar” sağlar. 

Yazar, girişim sermayesi şirketi Floodgate’i kurarak, çığır açan girişimcilere erken aşamada yatırım yapıyor. Tohum yatırımı, büyük riskler içerse de doğru girişimler büyük kazançlar sağlıyor. Yatırımcı olarak, sadece finansör değil, kurucuların statükoya karşı mücadelesinde bir “suç ortağı” olduğunu vurguluyor. Çığır açan girişimler, konvansiyonel bilgiyi sorgulayan ve dünyayı farklı bir geleceğe inandıran kurucular tarafından yönetilirken, bu başarı, radikal fikirler ve bu fikirleri benimseten cesur eylemler sayesinde mümkün olur. 

Başlangıçta çılgınca görülen Airbnb, Uber, Lyft ve Twitter gibi şirketler, rakiplerinden daha iyi olmaya çalışmak yerine, tamamen yeni bir kategori yaratarak benzersizliklerini avantaja çevirmeyi amaçlamışlardır. Yatırımcı, 2014’te Twitch’in Amazon’a satılmasıyla büyük bir kazanç elde etse de bunun bir şans eseri olup olmadığını sorguluyor. Çünkü Twitch, aslında ilk yatırım yaptığı Justin.tv’nin bir yan ürünüydü ve başlangıçta Twitch’in potansiyelini tam olarak anlamamıştı. Oğlunun açıklamalarıyla Twitch’in büyüklüğünü fark eden yatırımcı, aynı dönemde kesin başarılı olacağını düşündüğü bir girişimin iflas ettiğini öğrenince, başarı ile başarısızlık arasındaki farkın çoğu zaman şans olduğunu anlıyor. Büyük girişimlerin çoğu, başlangıçta farklı bir fikirden doğmuş ve mükemmel yönetilmemiştir. Bu da ona, gerçekten “kalıp kıranları” tanıyıp tanımadığını sorgulatıyor. 

İçimdeki Anorak 

Büyük başarıların neden ve nasıl ortaya çıktığını anlamaya yönelik takıntısını, İngiliz argosundaki “anorak” terimiyle tanımlayan yazar, niş konulara aşırı ilgi duyan ve detayları titizlikle inceleyen kişileri ifade ediyor. Yatırımcının bu içgüdüsü, girişimlerin başarılarını ve başarısızlıklarını daha iyi anlamaya yönelik bir araştırma sürecine girmesine neden oluyor. Girişimciliğin doğası gereği rastgele ve karmaşık olduğunu kabul ederken başarılı girişimleri başarısız olanlardan ayıran faktörleri anlamaya çalışıyor. Bunu yapmak için, geçmiş yatırımlarını ve kaçırdığı fırsatları derinlemesine analiz ediyor. Başarılı kurucuların hikâyelerini, fikirlerini nasıl geliştirdiklerini ve ilk aşamada hangi adımları attıklarını anlamak için yüzlerce görüşme yapıyor. Başarıya ulaşan girişimlerin çoğunun başlangıçta bambaşka fikirlerle yola çıktığını, yol boyunca önemli yön değişiklikleri yaptığını ve beklenmedik sürprizlerle karşılaştığını fark ediyor. Ancak, girişimcilerin bu sürprizleri nasıl ele aldıkları ve hangi zihniyetle yaklaştıkları, nihai başarılarını belirleyen en kritik faktörlerden biri oluyor. Araştırmaları sırasında, başarılı girişimcilerin genellikle ilk destekçilerini nasıl bulduklarına, onların ihtiyaçlarını nasıl belirlediklerine ve neden mevcut alışkanlıklarını terk edip tamamen yeni bir ürüne yöneldiklerine de odaklanıyor. Amacı, çığır açan bir başarının en önemli unsurunu keşfetmek. 

Bu süreçte, Stanford İşletme Fakültesi’nde girişimcilik dersleri veren Peter Ziebelman ile çalışmaya başlıyor. Peter’ın derslerinde konuşmalar yaptıkça, geleneksel girişimcilik yöntemlerinin çoğu zaman beklenen etkiyi yaratmadığını fark ediyor. En iyi uygulamaları takip eden girişimciler bile çoğu zaman başarısız oluyor, çünkü yüzeyde umut verici görünen ancak gerçekten kalıpları kırma potansiyeli olmayan fikirlere enerji harcıyorlar. Peter ile yaptığı analizlerde, girişimciliğin yalnızca iyi bir pazar seçmek, müşteri ihtiyaçlarını analiz etmek ve minimum uygulanabilir ürün oluşturmak gibi geleneksel yöntemlerle başarıya ulaşılamayacağını belirliyor. Bunun yerine, gerçekten çığır açan bir fikrin doğmasını sağlayan zihniyetin ne olduğunu anlamaya odaklanıyor. Bu yeni bakış açısını sınıfta paylaştıkça, öğrencilerinin düşünce tarzlarının değiştiğini gözlemliyor. Öğrenciler, fikirlerini test etme yöntemlerini yeniden şekillendiriyor ve çığır açan bir girişim kurmanın ne gerektirdiğini daha iyi anlamaya başlıyor. 

Mevcut Çerçeveler Yeterli mi? 

Girişimlerin başarılı veya başarısız olmasına dair geliştirilen mevcut çerçeveler tamamen yanlış değil. Ancak bu çerçeveler, daha çok girişimcilerin önlenebilir hatalardan kaçınmalarına yardımcı olan araçlar olarak işlev görüyor. Geleneksel girişimcilik metodolojileri, pazar araştırması yapmak, müşteri ihtiyaçlarını analiz etmek, en iyi uygulamaları takip ederek ürün geliştirmek gibi süreçleri içeriyor. Bu yöntemler belirli bir düzeyde başarı sağlayabilir, ancak çığır açan girişimlerin doğmasını garantilemiyor. Bu girişimciler, “numaraları takip ederek boyama yapar” gibi hareket ediyorlardı. İş modellerini doğrulamak, müşteri ihtiyacını test etmek ve mevcut metodolojileri takip etmek konusunda başarılıydılar. Ancak bu, çığır açan bir girişim yaratma sanatıyla aynı şey değildi. Büyük bir şirket yaratmak, radikal derecede farklı bir şey yapmak ve dünyayı bunu benimsemeye ikna etmekle mümkün oluyordu. 

Bu noktada araştırmalarımızı derinleştirerek şu sorulara yanıt aramaya başladık:

Gerçekten çığır açan bir fikri diğerlerinden ayıran nedir? 

Büyük bir girişimin doğuşunu sağlayan kurucular nasıl bir zihniyete sahiptir?

Başarılı girişimciler, fikirlerini nasıl şekillendiriyor ve dünyayı nasıl ikna ediyor? 

Hangi girişimler sadece vasat bir başarı elde ederken, hangileri gerçekten büyük ve dönüştürücü bir etki yaratıyor? 

‘Büyük girişimler, mevcut kurallarla değil, kendi kurallarını oluşturanlar tarafından inşa edilir.’ 

Çığır açan girişimlerin özelliklerini analiz ederken desenler aramanın, bir yandan da desen kırmayı savunmanın çelişkili olup olmadığını sorgulayabilir. Ancak bu durum bir çelişki değil, farklı iki zihniyetin karşılaştırılmasıdır. Desen eşleme (pattern matching), insan beyninin bilgiyi hızlıca işleyip kararlar almasını sağlayan temel bir bilişsel beceridir. Bu yeti sayesinde verimli bir şekilde öğrenir, tehlikelerden kaçınır, ortamımıza uyum sağlarız. Desen eşleme, alışılmış kalıplara odaklanarak anormallikleri gözden kaçırmamıza ve farkındalık körlüğü yaşamamıza neden olabilir. 

Gerçek bir yenilik yaratmak için, genellikle göz ardı edilen şeyleri fark edebilen farklı bir zihniyete sahip olmak gerekir. Çığır açan fikirler, gizli oldukları için değil, insanların aşina oldukları şeyleri algılamaya programlanmış olmaları nedeniyle genellikle gözden kaçırılır. Birçok insan başarı için kesin formüller arar. Ancak desen kırıcı bir zihniyet, sabit bir tarif sunmaz. Çığır açan yeniliklerin standart adımları yoktur, çünkü her başarılı girişim farklı bir yol izler. Bu nedenle, desen kırma stratejileri, belirli bir başarı şablonu değil, geleneksel düşünme ve eylem kalıplarından sıyrılmanıza yardımcı olacak bir perspektif sunar. Çoğu iş metodolojisinden farklı olarak, katı kurallar yerine yeniliği teşvik eden bir yaklaşım önerir. 

Bölüm 2 

BAŞARIYA GİDEN YOL: BÜYÜK DÜŞÜN, STRATEJİK HAREKET ET 

Girişimcilikte başarı sadece iyi bir fikre sahip olmakla değil, bu fikrin büyük bir değişim noktasına dayanması ve insan davranışlarını kökten değiştirme potansiyeline sahip olmasıyla mümkün olur. Ancak başarılı bir girişim yaratmak için fikir yeterli değildir; bu fikri hayata geçirecek doğru strateji ve insanlarla hareket etmek gerekir. 

DEĞİŞİM NOKTALARINI DOĞRU OKUMAK 

Büyük bir girişim inşa etmenin ilk adımı, geleceği ve değişim noktalarını doğru analiz etmektir. Fikrinizin gerçekten yenilikçi olup olmadığını anlamak için şu testleri uygulamak kritiktir: 

1. Değişim Noktası Testi: Fikriniz büyük bir değişim sürecine dayanıyor mu?

2. İçgörü Testi: Fikriniz gerçekten çığır açıcı mı? 

3. Uygulama Testi: Fikriniz belirli bir müşteri kitlesinin acil ihtiyaçlarını karşılıyor mu? 

Bunun en iyi örneklerinden biri, Chegg’in dönüşüm hikayesidir. 2007’de pazar belirsizliğiyle karşı karşıya kalan Chegg, ders kitabı kiralama fikrini test etmek için sahte bir web sitesi oluşturdu. Gerçek bir ürün sunmadan pazar ölçülemesi yaparak, fikrin yatırıma değer olup olmadığını anladı. 

SÜRPRİZLERİ KABUL ETMEK VE MÜŞTERİ GÖZLEMİ 

Scott Cook’un Intuit’te uyguladığı müşteri gözlem yöntemi, erken dönem müşteri geri bildirimlerinin sadece bir doğrulama aracı değil, aynı zamanda öğrenme fırsatı olarak görülmesi gerektiğini gösteriyor. Airbnb, eBay ve Lyft gibi büyük başarılar, başlangıçta beklenmedik şekilde gelişen ve başta kabul görmeyen fikirlere dayanıyordu. 

Müşteri geri bildirimleri her zaman doğrulayıcı olmayabilir, ancak beklenmedik sürprizler, yeni fırsatlar yaratabilir. Olumsuz geri bildirimler bazen hedef kitlenin yanlış belirlendiğini veya uygulamanın iyileştirilmesi gerektiğini gösterebilir. 

EKİBİN GÜCÜ: DOĞRU İNSANLARI BULMAK 

Başarılı bir start-up yaratmak için sadece büyük bir fikre sahip olmak yetmez, bu fikri hayata geçirecek doğru insanlarla bir araya gelmek gerekir. Geleneksel şirketler bando takımı gibi disiplinliyken, yenilikçi start-up’lar doğaçlama caz grubu gibi esnek ve yaratıcı olmalıdır.

Ekip kurarken şu kriterlere dikkat edilmelidir: 

Riskleri ortadan kaldıracak insanlarla çalışmak 

Takım içinde güven ve uyum sağlamak 

Vizyona inançlı ve tutkulu bireylerle yola çıkmak 

Süper yapıcıları bulmak: Airbnb’nin başarısında Nate Blecharczyk gibi teknik açıdan sınırsız esneklik sunan birinin olması, girişimi büyük bir noktaya taşıdı. 

HAREKET BAŞLATMAK VE HİKÂYE ANLATIMI 

Gerçekten dönüştürücü bir fikir, sadece bir pazar ürünü olmaktan çıkarak bir harekete dönüşmelidir. Airbnb ve Tesla gibi markalar, pazarın doğurganlığından faydalanarak köklü alışkanlıkları yıktı ve yeni bir düzen kurdu. Bir hareketin başlatılması için: 

Büyük bir amaca hitap etmek 

Mevcut statükoyu sorgulamak ve zayıflıkları ortaya koymak 

Hikayenin kahramanı olarak müşteriyi merkeze almak gerekir. 

Örneğin, Apple IBM’i “Büyük Birader” olarak konumlandırırken, Slack “iş e-postasını” düşman olarak belirledi. Etkili dil kullanımı da hareketin başarısında kritik rol oynar. Spotify, “1.000 şarkı cebinizde” yerine, “sınırsız müzik erişimi” fikrini sundu. 

UYUMSUZLUĞUN GÜCÜ 

Geleneksel şirketlerin kurallarına uymak yerine, cesur ve farklı düşünmek başarının anahtarı olabilir. Airbnb’nin Obama ve McCain temalı tahıl gevrekleri satarak fon bulması gibi farklı yöntemler, uyumsuzluğun girişimcilikte bir avantaj sağlayabileceğini gösteriyor. 

Büyük girişimciler genellikle uyumsuz bireylerdir. Bill Gates’in Microsoft’taki liderlik tarzı doğrudan eleştiri ve sorgulama üzerine kuruluydu. Girişimcilikte uyumsuzluk, kalıpları kıran fikirler üretme, yanlış müşteri veya yatırımcılarla zaman kaybetmeme ve olumsuz geri bildirimlere direnme avantajı sağlar. 

KURUMSAL DEVLER VE İNOVASYON 

Büyük şirketler, temel işlerini sürdürüp aynı zamanda inovasyon yapabilir mi? Evet, ancak bu, geleneksel iş yapma biçimlerinden sıyrılmayı gerektirir. Üç temel stratejiyle bu mümkün olabilir: 

1. Organik İnovasyon: Şirket içindeki girişimcilik ruhu teşvik edilerek radikal yenilikler yaratmak (Apple’ın iPhone’u, Amazon’un AWS’si gibi). 

2. Stratejik Satın Almalar: Büyük şirketlerin yenilikçi start-up’ları bünyesine katması (Google-YouTube, Facebook-Instagram örnekleri). 

3. Cesur Ortaklıklar: Farklı uzmanlık alanlarını bir araya getiren iş birlikleriyle inovasyonu hızlandırmak (Microsoft-OpenAI, Toyota-Tesla gibi). 

Başarılı inovasyon için şirketler risk almalı, geçmiş başarıların getirdiği önyargılardan kurtulmalı ve başarısızlığı öğrenme fırsatı olarak görmelidir. Büyük şirketlerin, geleneksel ritimlerinin dışına çıkarak gerçek anlamda dönüşmeleri ancak bu şekilde mümkün olabilir.

Sonuç olarak, çığır açan girişimler, infeksiyonları kullanarak yeni kurallar ve oyunlar yaratır, mevcut durumu aşarak geleceği şekillendirirler. Bu girişimler, teknolojik gelişim eğrilerini takip etmekten öte, insanları radikal şekilde güçlendiren yeni dönüm noktaları yaratırlar.

Bu yazı Gamfed Türkiye gönüllülerinden Berfin Çoban ve Anıl Güngördü tarafından kaleme alınmıştır.

İlgili Makalelerimiz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir